Sovyet Avangard Mimarlarının İşçi Lokalleri
Burevestnik İşçi Lokali,
Sovyetlerin gerçek bir proleter kültürü inşa etme yönündeki ilk girişimlerinin
vücut bulduğu birkaç yapıdan biridir.
Bu işçi lokalleri,
Bolşevik propagandayı yaymak, halka eğlence sunmak, hatta çalışan anne-babalar
için gündüz çocuk bakımı sağlamak için tasarlanmış çok amaçlı yapılardı.
Bu yapılar, aynı zamanda
sıkışık sosyal konutlarda yaşayan aileler için evden uzak bir oturma odası
işlevi gördüklerinden, doğaları gereği pragmatiktiler.
Halkın Eğitim ve
Aydınlanma Komiseri (ve Lenin’in eşi) Nadejda Krupskaya, bu lokallerin
“yoldaşça sohbetler”in yapılacağı sessiz mekânlar olmaları gerektiğini
düşünüyordu.
Krupskaya’dan daha
radikal isimler de vardı.
Konstrüktif ressam ve tasarımcı El Lissitzki,
Kilise ve Sarayın “eski düzenin iktidar kaynaklarını” temsil ettiğini, “yeni
düzene ait yeni iktidar kaynaklarının” tesis edilmesi gerektiğini savunuyordu.
Lissitzki’ye göre lokallerin işlevi o kadar
ileri gidiyordu ki, “insanın
dönüşümünü sağlayacak birer atölye” olmalarını öngörüyordu.
Rusya’nın hâlâ devam eden
geçiş sürecinde, kamusal alanlar kapatılıyor ve endişe verici bir hızda
özelleştiriliyor.
Günümüzde işçi
lokallerinden yalnızca birkaç tanesi ayakta kalmış durumda; iki tanesi halen
düzenli olarak halka açık etkinliklere ev sahipliği yapıyor; diğerleri özel
mülkiyette, geri kalanı ise harap durumda.
Bu lokaller, mevcut
durumlarına rağmen, Rus toplumunda kentlilik ve
topluluk inşasının erdem olarak görüldüğü bir zamanı hatırlatıyor bize.
İşçi lokalleri
oluşturmaya yönelik ilk denemeler, Sovyet rejiminin iktidara gelmesinden hemen
sonra hayata geçirildi.
Bu girişimler çoğunlukla
yerel siyasi örgütler tarafından yürütülüyor; kilise, özel konut, hatta
hangarlar da dâhil olmak üzere hazırda bulunan her türlü yapı bu amaçla
kullanılıyordu.
Bu elverişsiz yapıları,
yeni doğmakta olan proleter kültürünün gereksinimlerine uyarlamak, Sovyet
mimarlarının o çalkantılı yıllarda karşı karşıya kaldıkları ilk büyük
zorluklardan biriydi.
Birinci Dünya Savaşı
sonrası şiddetli yıkımın ardından, ilk başlarda işçi
lokalleriyle, konut sıkıntısının sonucu olarak işçilerin yaşadıkları
rahatsızlık ve aşırı kalabalığı telafi etmek amaçlanmıştı.
Bu pragmatik hedef,
kültürün artık evle sınırlanamayacağını, ev dışındaki
kolektif merkezlerde geliştirilmesi gerektiğini savunan Krupskaya gibi
insanların düşüncelerine de dayanak oldu.
Bundan böyle ev yalnızca
dinlenme yeri olacaktı – nitekim bugün Rusya’nın banliyöleri için yaygın olarak
“uykukent” [spalnıy rayon] tabiri kullanılır.
Ancak bu, mimari bir
zorluğu da beraberinde getiriyordu: Lokalin,
bir taraftan Krupskaya’nın tanımladığı şekliyle kamusal bir oturma odası işlevi görmesi,
diğer taraftan Lenin’in tanımladığı şekliyle bir “komünizm okulu” olması
beklentisi, farklı mekânların tek bir yapıda toplanmasını gerektiriyordu: hem
sessizce dinlenmeye, hem de kalabalık toplantılara ve ideolojik çalışmalara
elverişli mekânları.
Sendikaların etkisi
arttıkça, işçi lokalleri giderek üye katılımı fikrini odağa almaya
başladı; tiyatronun rolü öne çıktı.
Bu hedef değişimi, prova
odaları sağlamak, salon kapasitesini izleyici
büyüklüğüne göre değiştirmek ve avangard sahne tasarımı alanında deneyler
yapmak anlamına geliyordu.
Sendikaların toplumda
ciddi bir ağırlığı vardı ve 1920’lerin ortalarına gelindiğinde, bu örgütler
işgücünün neredeyse tamamını kontrol ediyordu.
Sendikalar sadece tüm
ekonomik sektörlerde işçileri yönetmekle kalmıyordu, dinlence faaliyetlerinden
siyasi endoktrinasyona kadar üyelerinin hayatının pek çok yönü üzerinde
etkiliydiler.
Daha da önemlisi,
sendikalar yeni işçi lokallerinin kurulması ve
kullanılmasında başat aktör haline geldiler.
Bunun sonucunda, seri
halde lokal inşaatı başladı: 1929
ile 1936 yılları arasında Moskova’da 100’ün üzerinde yeni
lokal inşa edildi.
Sendikalar sadece
projeleri hayata geçirmek için gereken siyasi desteği sağlamakla kalmıyordu,
projelerin mahiyetinin belirlenmesinde de etkiliydiler.
Sendika çeşitliliği, ortak sorunlara çok
çeşitli mimari çözümlerin uygulanması anlamına geliyordu.
Konstantin Melnikov’un
projeleri gibi en meşhur binalardan bazıları da bu dönemde inşa edilen lokaller
arasındadır.
Melnikov zamanla işçi
lokali hareketinin başat figürü oldu;
inşa ettiği lokallerde, mekân
kullanımı konusunda çeşitli deneyler yaptı.
İşçi lokallerinin yeni işlevlerini ve sosyal
gerekliliklerini karşılayabilecek tasarım çözümlerini ilk bulan oydu.
Örneğin, ünlü Rusakov
İşçi Lokali (1929), düzenlenen etkinliğe bağlı olarak daha küçük veya büyük
mekânları sınırlandırmaya yarayan hareketli bölmelerle donatılmıştı.
Oditoryum, ihtiyaca göre
350, 775, 1000 veya 1200 kişiye hizmet
verecek şekilde dönüştürülmeye müsaitti.
Melnikov’un projeleri,
çoğunlukla, tek bir sabit salona odaklanmak yerine gerektiğinde tek ve geniş
bir alanda birleştirilebilen farklı salonlardan oluşan esnek bir sisteme
dayanıyordu.
Melnikov’un lokallerinin
diğer bir ortak özelliği ise, dış merdivenleri çarpıcı biçimde
kullanmasıydı; 1920’lerin imar kanunlarındaki, yangın
tahliyeleri için geniş iç merdivenler öngören düzenlemelerin sonucuydu bu.
Melnikov, binalarının iç
mekânında alan yaratmak için, ana salonları, imar kanunlarında düzene tabi
olmayan dış galerilere bağladı.
Günümüzde ne yazık ki
geniş çaplı tamirata ihtiyacı olan Kauçuk Lokali (1927), bu öğenin en çarpıcı
örneğini yansıtmaktadır.
Günümüz Rusya’sında bu
lokallerin çoğu metruk vaziyetteyken, Melnikov’un
Dorhimzavod’u gibi kimi binalar ayakta kalmıştır ve
örneğin mobilya mağazası gibi mütevazı işlevler görmektedir.
Bu gerçekten üzücü bir
durum.
Burevestnik Lokali gibi
binalar, topluluk bilincini güçlendiren kamusal alanlar yaratmaya yönelik
radikal bir programın cisimleşmiş halidir.
Rus devleti, yurttaş
katılımına sırtını dönerken, cesur bir alternatifi temsil eden işçi lokalleri,
günümüzün yekpare kaçınılmazlığına meydan okumaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder