20 Ocak 2023 Cuma

 Sovyet Avangard Mimarlarının İşçi Lokalleri

 

 

Burevestnik İşçi Lokali, Sovyetlerin gerçek bir proleter kültürü inşa etme yönündeki ilk girişimlerinin vücut bulduğu birkaç yapıdan biridir.

 

Bu işçi lokalleri, Bolşevik propagandayı yaymak, halka eğlence sunmak, hatta çalışan anne-babalar için gündüz çocuk bakımı sağlamak için tasarlanmış çok amaçlı yapılardı.

 

Bu yapılar, aynı zamanda sıkışık sosyal konutlarda yaşayan aileler için evden uzak bir oturma odası işlevi gördüklerinden, doğaları gereği pragmatiktiler.

 

Halkın Eğitim ve Aydınlanma Komiseri (ve Lenin’in eşi) Nadejda Krupskaya, bu lokallerin “yoldaşça sohbetler”in yapılacağı sessiz mekânlar olmaları gerektiğini düşünüyordu.

 

Krupskaya’dan daha radikal isimler de vardı.

 

 Konstrüktif ressam ve tasarımcı El Lissitzki, Kilise ve Sarayın “eski düzenin iktidar kaynaklarını” temsil ettiğini, “yeni düzene ait yeni iktidar kaynaklarının” tesis edilmesi gerektiğini savunuyordu.

 

 Lissitzki’ye göre lokallerin işlevi o kadar ileri gidiyordu ki,                                           “insanın dönüşümünü sağlayacak birer atölye” olmalarını öngörüyordu.

 

Rusya’nın hâlâ devam eden geçiş sürecinde, kamusal alanlar kapatılıyor ve endişe verici bir hızda özelleştiriliyor.

 

Günümüzde işçi lokallerinden yalnızca birkaç tanesi ayakta kalmış durumda; iki tanesi halen düzenli olarak halka açık etkinliklere ev sahipliği yapıyor; diğerleri özel mülkiyette, geri kalanı ise harap durumda.

 

Bu lokaller, mevcut durumlarına rağmen, Rus toplumunda kentlilik                                      ve topluluk inşasının erdem olarak görüldüğü bir zamanı hatırlatıyor bize.

 

İşçi lokalleri oluşturmaya yönelik ilk denemeler, Sovyet rejiminin iktidara gelmesinden hemen sonra hayata geçirildi.

 

Bu girişimler çoğunlukla yerel siyasi örgütler tarafından yürütülüyor; kilise, özel konut, hatta hangarlar da dâhil olmak üzere hazırda bulunan her türlü yapı bu amaçla kullanılıyordu.

 

Bu elverişsiz yapıları, yeni doğmakta olan proleter kültürünün gereksinimlerine uyarlamak, Sovyet mimarlarının o çalkantılı yıllarda karşı karşıya kaldıkları ilk büyük zorluklardan biriydi.

 

Birinci Dünya Savaşı sonrası şiddetli yıkımın ardından, ilk başlarda                                   işçi lokalleriyle, konut sıkıntısının sonucu olarak işçilerin yaşadıkları rahatsızlık ve aşırı kalabalığı telafi etmek amaçlanmıştı.

 

Bu pragmatik hedef, kültürün artık evle sınırlanamayacağını,                                             ev dışındaki kolektif merkezlerde geliştirilmesi gerektiğini savunan                        Krupskaya gibi insanların düşüncelerine de dayanak oldu.

 

Bundan böyle ev yalnızca dinlenme yeri olacaktı – nitekim bugün Rusya’nın banliyöleri için yaygın olarak “uykukent” [spalnıy rayon] tabiri kullanılır.

 

Ancak bu, mimari bir zorluğu da beraberinde getiriyordu:                                              Lokalin, bir taraftan Krupskaya’nın tanımladığı şekliyle kamusal bir                           oturma odası işlevi görmesi, diğer taraftan Lenin’in tanımladığı şekliyle bir “komünizm okulu” olması beklentisi, farklı mekânların tek bir yapıda toplanmasını gerektiriyordu: hem sessizce dinlenmeye, hem de kalabalık toplantılara ve ideolojik çalışmalara elverişli mekânları.

 

Sendikaların etkisi arttıkça, işçi lokalleri giderek üye katılımı fikrini                               odağa almaya başladı; tiyatronun rolü öne çıktı.

 

Bu hedef değişimi, prova odaları sağlamak, salon kapasitesini                                       izleyici büyüklüğüne göre değiştirmek ve avangard sahne tasarımı alanında deneyler yapmak anlamına geliyordu.

 

Sendikaların toplumda ciddi bir ağırlığı vardı ve 1920’lerin ortalarına gelindiğinde, bu örgütler işgücünün neredeyse tamamını kontrol ediyordu.

 

Sendikalar sadece tüm ekonomik sektörlerde işçileri yönetmekle kalmıyordu, dinlence faaliyetlerinden siyasi endoktrinasyona kadar üyelerinin hayatının pek çok yönü üzerinde etkiliydiler.

 

Daha da önemlisi, sendikalar yeni işçi lokallerinin kurulması                                            ve kullanılmasında başat aktör haline geldiler.

 

Bunun sonucunda, seri halde lokal inşaatı başladı:                                                               1929 ile 1936 yılları arasında Moskova’da 100’ün üzerinde                                               yeni lokal inşa edildi.

 

Sendikalar sadece projeleri hayata geçirmek için gereken siyasi desteği sağlamakla kalmıyordu, projelerin mahiyetinin belirlenmesinde de etkiliydiler.

 

 Sendika çeşitliliği, ortak sorunlara çok çeşitli mimari çözümlerin uygulanması anlamına geliyordu.

 

Konstantin Melnikov’un projeleri gibi en meşhur binalardan bazıları da bu dönemde inşa edilen lokaller arasındadır.

 

Melnikov zamanla işçi lokali hareketinin başat figürü oldu;                                                       inşa ettiği lokallerde, mekân kullanımı konusunda çeşitli deneyler yaptı.

 

 İşçi lokallerinin yeni işlevlerini ve sosyal gerekliliklerini karşılayabilecek tasarım çözümlerini ilk bulan oydu.

 

Örneğin, ünlü Rusakov İşçi Lokali (1929), düzenlenen etkinliğe bağlı olarak daha küçük veya büyük mekânları sınırlandırmaya yarayan hareketli bölmelerle donatılmıştı.

 

Oditoryum, ihtiyaca göre 350, 775, 1000 veya 1200 kişiye                                             hizmet verecek şekilde dönüştürülmeye müsaitti.

 

Melnikov’un projeleri, çoğunlukla, tek bir sabit salona odaklanmak yerine gerektiğinde tek ve geniş bir alanda birleştirilebilen farklı salonlardan oluşan esnek bir sisteme dayanıyordu.

 

Melnikov’un lokallerinin diğer bir ortak özelliği ise, dış merdivenleri                             çarpıcı biçimde kullanmasıydı; 1920’lerin imar kanunlarındaki,                                    yangın tahliyeleri için geniş iç merdivenler öngören düzenlemelerin sonucuydu bu.

 

Melnikov, binalarının iç mekânında alan yaratmak için, ana salonları, imar kanunlarında düzene tabi olmayan dış galerilere bağladı.

 

Günümüzde ne yazık ki geniş çaplı tamirata ihtiyacı olan Kauçuk Lokali (1927), bu öğenin en çarpıcı örneğini yansıtmaktadır.

 

Günümüz Rusya’sında bu lokallerin çoğu metruk vaziyetteyken,                              Melnikov’un Dorhimzavod’u gibi kimi binalar ayakta kalmıştır                                             ve örneğin mobilya mağazası gibi mütevazı işlevler görmektedir.

 

Bu gerçekten üzücü bir durum.

 

Burevestnik Lokali gibi binalar, topluluk bilincini güçlendiren kamusal alanlar yaratmaya yönelik radikal bir programın cisimleşmiş halidir.

 

Rus devleti, yurttaş katılımına sırtını dönerken, cesur bir alternatifi temsil eden işçi lokalleri, günümüzün yekpare kaçınılmazlığına meydan okumaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SANAT EĞİTİMİ Sanatın Tanımı Günümüzü algılayıp anlamak, günümüze kadar geçmişte olup bitenleri ve yapılanları öğrenmek, bilmekle g...