TASARIM EĞİTİMİ TARİHİ VE WİLLİAM MORRİS -
1
İngiltere de başlayan Sanayi Devrimi, toplumun tüm
alanlarını etkilediği gibi sanat alanında da etkili olmuştur.
Artan arz ve talebi karşılamak için üretim bandı
fikrinin ortaya çıkması ile birlikte makineler ön plana geçmiş, sanat ve
zanaatta da değişiklikler yaratmıştır ve sanata verilen önem azalmıştır.
Makineler standart üretim, kurallara dayanan ölçüler
ve geometrik formun doğal olmayan bir görüntüye sahip olması William Morris ve
John Ruskin gibi sanatçıları makinenin sanatı bozduğuna inanmalarına yol
açmıştır.
Morris ve Ruskin gibi sanatçılar bu düşünceler
ışığında makine üretiminin sanattan yoksun görünen formuna karşı durarak
tasarım fikrinin gelişmesinde öncü rol oynamışlardır.
Günümüzde tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam
etmektedir.
Bu nedenle günümüzde karşılaşılan problemlere geçmişte
yaşanan deneyimlere bakarak farklı bakış açıları kazanarak bir çözüm yolu
bulabiliriz.
Günümüzde oldukça hızlı gelişen teknolojiyle birlikte,
tasarım sorunu güncel bir konu olmaya devam etmektedir.
Bu araştırma bu nedenle geçmişteki problemlere bakarak
günümüzdeki sorunlara daha doğru yaklaşımlar sergileyebilmemize yardımcı
olabilmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir.
Buhar gücünün ile çalışan makinelerin keşfi, İngiltere
de Sanayi devriminin başlaması ve bu makinelerin günlük hayata girmesi gibi
önemli gelişmeler dönemin sanat ve tasarım anlayışını da değiştirmiştir.
Bu değişime neden olan etkenlerden biri
makineleşmedir.
Makineleşme el sanatlarının gerileterek
zanaatkârların tüm geleneklerinin yok olmasına neden olmuş ve üretim bandı
fikrinin de ön plana geçmesine neden olmuştur.
Fabrikasyon ürünler artmış ve sonuç olarak seri
üretimden dolayı artık kolayca alınabilecek şekilde ucuzlamıştır.
Bu dönemde nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan
talep artışı ve beraberinde seri üretime olan gereksinme gibi gelişmeler,
endüstriyel ürünlerin tasarlanması gereksinimi doğmuştur.
Bu durum tasarım eğitiminin önemini ortaya koyarak
sistemin kendini yeniden örgütlemesi gerektiği fikrini ortaya koymuştur.
Tasarımcı ihtiyacını karşılamak için 19. yüzyıl
boyunca İngiltere de çeşitli Tasarım Okullarının (School of Design) açıldığı,
bunların 1852 den sonra Güzel Sanatlar Okulları (Schools of Art) olarak yeniden
isimlendirildikleri ve ardından desen derslerinin ilkokullarda bir ders olarak
yer aldığı görülmektedir.
Endüstriyel üretimin estetik açıdan niteliksizliği ve
endüstrinin toplum yaşamındaki etkilerine bağlı olarak, önceden el sanatlarına
dönüşü vurgulayan Avrupa daki birçok sanat hareketi, zamanla sloganlarını
edebiyat, sosyal bilimler, teknolojik süreçlerin kurduğu standartlar artık
sanatçılarla tanışmalı anlayışına dönüştürmüşlerdir.
Arts and Crafts (sanatlar ve el sanatları) hareketinin
Ruskin ile birlikte oluşturucusu olan Morris, konuşma ve yazılarında sanat
eğitiminin değişmesini, yeni gereksinimler için yeni sanat eğitimi verilmesini,
günlük yaşamın bir parçası olmasını savunuyordu.
Bu fikirlerin etkisiyle, 1850 lerden itibaren
İngiltere de yeni bir sanat ve sanat eğitimi hareketi başlamış oldu.
Arts and Crafts hareketinin İngiltere deki pratik bir
sonucu olarak Uygulamalı Güzel Sanatlar Eğitimi veren okullar açılarak, orta
dereceli okullarının programlarında İş Eğitimi derslerine yer verildiği
görülmektedir.
Arts and Crafts, uluslararası fikirlerin
dolaşımında etkin olan bir dergi olan İngiliz The Studio dergisi ile Avrupa
daki tüm sanat hareketleri üzerinde etkili oldu.
İngiltere ve Amerika da Arts and Crafts veya modern
Stil, Fransa ve Belçika da Art Neuaveau, Almanya da Jugendstil veya Neue Kunst,
Avusturya da Secessionstil, İtalya da Stil Floreale aynı ruhu paylaşarak
oluşturuldu.
Tüm bu etkileşimli gelişen sanat hareketlerinin
yanında İngiltere deki deneyimlerin Hermann Mutheisus ile Almanya ya taşınması
(Alman iş Derneği nin kurulması), tüm dünyada endüstri ile sanat arasındaki
uzlaşmayı başaran önemli bir tasarım hareketi olarak kabul edilen Bauhaus un
kurulmasında önemli bir zemin oluşturmuştur.
19. Yüzyılda Tasarım Eğitimi 19 yüzyılda da
endüstriyel gelişimin getirdiği yeni gereksinim içinde İngiliz ve Avrupa Sanatı
nın kendine yeni bir yol çizmesi gerekmiştir.
Makine üretimi mallar, artık o zamana kadar
alışılagelmiş, aynı kişi tarafından tasarım ve yapımının gerçekleştirildiği
üretim biçiminin yerini almıştı.
Üretilen mallar standarttır ve estetik kaygı ile
kaliteden uzaktır.
Bununla birlikte el yapımı ürünler oldukça yüksek
fiyatlara satılır hale gelmiştir.
Üstelik o çağın kapitalistleri, sanatın ticari bir
faktör olduğunun farkına varmışlardır.
İngiltere’nin uluslararası ticaret açığını
kapatmak için tasarım okulları, bireylerin yeteneklerinin geliştirilmesine
yöneltmişlerdir.
Ancak, orta gelirli halk tabakasının ilgi ve
desteğinden dolayı, uyguladıkları programların içeriği açısından benzerleri
sayılabilecek ve temelde dayandıkları kurumlar olan Güzel Sanatlar Okulları
haline gelmişlerdir.
Bu okullarda bir yandan, ekonomik ve sosyal durumları
orta sınıfa göre daha iyi olan üst tabaka için, akademik seviyede görsel
sanatlar eğitimine denk bir eğitim vermek amacıyla özel desen sanatçılarına
veya öğretmenlerine görev verirken, diğer yandan orta sınıf için de itibarı
olan görsel sanatlar (resim) öğretmenliği mesleğini sunmuşlardır.
Bunun yanı sıra çalışan kesimi oluşturan
zanaatçılara, sanat endüstrisinde çalışanlara, parça başı iş yapan
tasarımcılara, düşük ücretle ve sınırlı bir müfredatla akşam dersleri
vermişlerdir.
Öğretim bu okullarda klasik örneklere ve geometrik
çalışmalara dayandırılmış ve basitten karmaşığa doğru ilkesini kabul eden bir
milli müfredat programı yoluyla, yeteneklerin geliştirilmesi üzerinde
yoğunlaştırılmıştır.
Aynı zamanda tüm öğretim, birbirini izleyecek şekilde
sunulmuştur.
Böylelikle yağlıboya ve heykelden ya da grafik,
tekstil gibi bir tasarım çalışmasından önce desen; ton, tek renkli çalışma ve
renkten önce çizgi, hacimsel kalıp ve canlı model çalışmalarından önce düz,
yüzeysel ve cansız nesneler gelmiştir.
İlköğretim okullarındaki desen dersleri de bu yöntemle
uygulanmıştır.
Ancak konular desene başlangıç olabilecek basamaklarla
sınırlandırılmıştır sanat eğitimi programlarında; bitki şekillerinin yorumu ve
motif olarak kullanılması tavsiye edilmiştir.
İngiltere sanat okullarında; Fransız sanat okullarının
aksine, her türlü konu ders olarak işlenmiştir.
Londra da kurulan Güney Kensington Sanat Öğretmen
Okulu nda, tabiat ve hayalden çalışmalar yanında röprodüksiyon ve benzeri
tekniklerde çalışılarak bundan mezun olanlara da öğretmen diploması
verilmiştir.
Güney Kensington Sanat Tasarım Okulunun, Sanat ve
Bilim Bölümünde kullanılan bir ders kitabındaki çizim örnekleri dönemin sanat
ve tasarım eğitimi anlayışını göstermektedir.
Johannes Pestalozzi nin öğretisi ve ilkeleri
çerçevesinde öğretim programlarında yer alan bu temel çizim dersleri, belli
aşamalar içinde çocuğun etkin olmasını ve çocuktaki karanlık ve karmaşık
görünçlerin açık seçik, berrak kavramlara dönüşmesini sağlaması için konmuştu.
Temel gereçler sayı, form ve dildir.
İkinci sırada yer alan form, ölçülere dayanarak
geliştirilir.
Dörtgenlerin kullanımıyla ölçme kolaylaştırılır .
19. yüzyılın sonuna doğru İngiltere de sanat
eğitiminde hafızayı geliştirecek çizim uygulamalarına ağırlık verilmekteydi.
Bunun en önemli örneğini 1884 yılında İngiltere de
kurulmuş olan Birmingham Belediye Sanat Okulunun eğitim anlayışında
görmekteyiz.
Art and Crafts hareketi doğrultusunda sanayinin
istediği tasarımcıları yetiştirmeyi amaçlayan bu okulun yönetim kurulu doğadan
yapılan çalışmaların yerini çeşitli materyallerle yapılan işlere bırakılması
gerektiğini düşünerek eğitim programını buna uygun hale getirdi.
Pratikliğin ön planda olduğu hafızadan çizimler
böylece ön plana çıkarılmış oldu.
Bu uygulamalar diğer okullar tarafından da
benimsenerek uygulamaya konuldu.
Öğrencilere birkaç dakika gibi kısa bir süre
gösterilen nesnelere dikkatlice bakmaları söyleniyor daha sonra nesneler
kaldırılarak öğrencilerden hafızalarında kalanları gözleri kapalı olarak
çizmeleri isteniyordu.
Bu çizimler öğrencilerden alınıyor ve bu sefer gözleri
açık olarak nesneyi hafızalarında kaldığı kadarı ile çizmeleri isteniyordu. Bu
işlem peş peşe gerçekleştirilmekteydi.
Bu nesneler kimi zaman iki boyutlu bir resim, kimi
zaman makas gibi üç boyutlu cisimler kimi zaman ise insan, kuş gibi üç boyutlu
hareketli cisimlerdi
Nesneyi ilk önce sağ göz sonra sol göz kapatılarak
çizdirilmiş daha sonra ise nesne iki göz açıkken çizimi yaptırılmıştır
Bu çalışmanın temel amacı öğrencilerin hafızalarını
güçlendirerek zihinlerinde nesneleri dönüştürme, yeniden düzenleme gibi
özellikler kazanmaktı
Görsel hafıza bir tasarımcı için çok önemliydi.
Tasarımcı da sanayinin ihtiyaç duyduğu işgücünün en
önemli sınıfını oluşturmaktaydı.
Dolayısı ile para demekti.
Bu sistem 19. yüzyıl sonlarına doğru daha esnek hale
getirilmiştir.
Güzel sanatlar okulları, doğadan ve hayalden yapılan
desen çalışmalarını öncelikle desteklemişlerdir.
Bu kurumlardan çok azı gerçek araç ve gereçlerle
tasarlamaya ve bu tasarıları gerçekleştirmeye ilişkin görsel sanatlar ve iş
yöntemlerini kullanmaya başlamışlardır.
Bu arada bazıları ise sanat öğretimlerinde, sözgelimi
bellekten desen çalışmaları gibi yöntemler geliştirmişlerdir.
İlköğretim okullarında, eğitim bilimciler Fröbel ve
Pestalozzi nin görüş ve düşüncelerinin kabul görmesi ve çocukların öğrenme
biçimlerine yönelik gerçekleştirilen psikolojik araştırmaların ortaya çıkışı,
yeni amaçların ve yöntemlerin belirlenmesine yol açmıştır.
İlköğretim düzeyinde verilen sanat eğitimi oldukça
yararcı kalmış; el ve göz koordinasyonu, temizlik ve düzene öncelik verilen
ölçütler olmaya başlamıştır
Amerikalı eğitimci Dyce, sanayi için teknik ressamlar
(tasarımcılar) hazırlamada akademik sanat eğitiminin temel uygulamalarından
biri olan figür çalışmasının önemli olmadığını düşünüyordu.
Akademik sanat eğitiminin kuralları yerine geometriyi
temel alan çizim öğretim metotlarının, zanaatkârların eğitimlerini etkili bir
şekilde cevaplayabilecek düzeyde olduğunu öne sürmüştü.
Zanaatkârların, sanatçıların eğitiminde olduğu gibi
çizim sistemini karışık ve zaman alıcı şekilde öğrenmelerine ihtiyaç yoktu.
Fakat güzel sanatların standardıyla tanışan bireylerin
sanayinin çıkarları doğrultusunda daha iyi hizmet sunulabileceği Fransa Yüksek
Eğitim Genel Müfettişi Felix Ravaisson tarafından iddia edilmişti
Şüphesiz sanayinin ilham kaynağı sanat olmuştur.
İmal edilen Fransız mallarının üstünlüğü elbette
Fransız sanatının üstünlüğüne dayanmaktaydı.
Ravaisson üretilen malların estetik bir yapıya sahip
olması gerektiğini düşünmüş olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder