9 Ekim 2022 Pazar

KÜLTÜREL MATERYALİZM - 1

 

Kimi küçük dergilerde yayınlanan az sayıdaki makalesi dışında Fransa’da neredeyse hiç bilinmeyen, kültürel çalışmalar akımının ve New Left Review’un kurucularından Raymond Williams (1921-1988), 20. yüzyıl İngiliz kültürel eleştirisinin en etkili ve yenilikçi simalarından biri olmuştur.

Çalışmalarının Fransızcaya nihayet tercüme edilmesi için, ilk önemli kitaplarının yayınlanmasının üzerinden yarım yüzyıl geçmesi gerekti.

Bu gecikmenin nedeni nedir?

Manş Denizi aşılmaz bir uçurum mu?

Fransa görkemli bir inzivaya mı çekilmek niyetinde?

Bu ve bunun gibi başka gecikmeler, “kültürel çalışmalar”ın analitik/eleştirel yöntemlerine uygun olarak yürütülecek bir araştırmayı hak ediyor.

Galler ülkesinden bir demiryolu işçisinin oğlu olan Williams, Fransız meslektaşı Pierre Bourdieu gibi, İngiliz akademik elit ortamında bir outsider (yabancı) olagelmiştir.

Bir işçi ailesinin çocuğu olarak sınıfına, ve kültürü itibariyle Gal topluluğuna olan bu ikili sadakati hayatına yön veren unsurlardan olmuştur.

Şüphesiz son derece elitist Cambridge Üniversitesi’nde edebiyat okumuş, fakat 1930’lu yılların sonunda İngiliz Komünist Partisi’ne üye olarak, ister istemez akademik establishment’in dışında kalmıştır.

Eğitimi, tankçı olarak katıldığı İkinci Dünya Savaşı sırasında kesintiye uğrar.

Savaş sonrasında Cambridge’den –ve Komünist Parti’den– ayrılıp, dostu E.P. Thompson’la birlikte, İngiliz işçi hareketine bağlı akademik bir eğitim ağı olan Workers’ Educational Association’da ders vermeye karar verir.

Cambridge’e ancak öğretim üyesi olarak, 1961’de dönecektir.

Raymond Williams’ı, bilhassa da Kültür ve Toplum kitabını, Stuart Hall ve Birmingham Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi’ndeki dostlarıyla birlikte, İngiliz dili araştırmalarının en önemli alanlarından biri haline gelecek olan kültürel çalışmaların kurucusu olarak değerlendirebiliriz.

Hatırlatalım, kültürel çalışmalar başlangıçta, Marksizmden esinlenen, geniş anlamda kültürel olgulara yönelik bir eleştirel ve toplumsal-tarihsel analiz yöntemiydi.

Williams; E. P. Thompson, John Saville, Stuart Hall, Raphael Samuel ve 1956’da İngiliz Komünist Partisi’nden ayrılan başka Marksist entelektüellerle birlikte 1960’ta New Left Review’u kurmuştur.

Kısa zaman sonra derginin yazı işleri müdürlüğünü genç Perry Anderson üstlenir.

Williams, 1960’larda keşfettiği tarihselci eğilimli Batı Marksizmine büyük ilgiyle yaklaşır.

Özellikle Gramsci, Lukács ve Lucien Goldmann’ı okur; fakat kendisininkinin tam zıddı bir yöntemle çalıştığını düşündüğü Althusser ilgisini çekmez.

Bu dönemdeki çalışmaları, İngiliz (romantik) kültürel eleştiri geleneği ile kıta Marksizmini birleştiren bir hat oluşturacaktır.

Angaje bir entelektüel olarak sosyalist görüşlerini hiçbir zaman saklamaz ve E.P. Thompson’la birlikte, modernleşmenin mitlerini ifşa eden, çok ses getirecek bir anti-kapitalist metin yayınlar: May Day Manifesto (1968).

 

Bir toplumsal değişim modeli olarak modernleşme, toplumun tarihsel gelişim sürecini basitleştirerek gerçekte olduğundan kısa gösterir.

 Geçmişin tamamı, “geleneksel” toplumun parçasıymış gibi sunulur, ve modernleşme bir gelecek yaratmadan geçmişten kopmaya götüren teknik bir araçtır. [...]

Gerçek toplumsal çatışma ve sorunları “bilimsel devrim”, “konsensüs” ve “üretimcilik” gibi soyutlamalarda eriten, çatışmasız ve siyasal açıdan nötr bir teknokratik toplum modelidir modernleşme.

 Romanlar, sosyolojik eserler, Marksist edebiyat incelemeleri, medya analizleri ve siyasal denemeler yazmış olan Williams, ki bunların bazıları Oxford University Press, bazıları da sonradan Verso adını alacak New Left Books tarafından yayınlanır, Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın da başını çeker.

Anahtar Sözcükler (1976) veya Marksizm ve Edebiyat (1977) gibi bazı çalışmaları, Atlantik’in her iki kıyısından eleştirel aydın kuşaklarının düşüncesini beslemiştir.

Jean-Jacques Lecercle’in haklı olarak altını çizdiği gibi, birçoklarının aksine Williams hiçbir zaman saf değiştirmemiş ve sosyalist angajmanını inkâr etmemiştir.

Kültürel çalışmalar ekolünde, yazılarının eleştirel, anti-kapitalist vurgusunu ihmal ederek Williams’ı postmodern veya post-Marksist “dilsel dönemeç” çerçevesinde değerlendiren kimi incelemeler, Williams’ın çalışmalarının bu boyutunu göz ardı eder.

Williams’ın sosyokültürel duyarlılığı, Galler’in halk kesimlerini konu alan romanlarına da yansır.

“Galler üçlemesi”ni oluşturan üç kitabında bunu görebiliriz: Border Country (1960), Second Generation (1964), The Fight for Manod (1974). Ölümünün ardından iki cilt halinde yayınlanan, kendi doğduğu Kara Dağlar’da Neolitik Çağdan Ortaçağın sonuna Gal halkının yaşamından bölümler aktaran yarım kalmış tarihsel roman People of the Black Mountains’da (1989-1990) romantik boyut özellikle göze çarpar.

Kültürel Materyalizm: İngiliz Romantik Kültürel Eleştiri Geleneği ile Marksizm Arasında “Orta Yol” mu?

Raymond Williams’ın, kültürel çalışmalar alanının kurucu metni sayılan önemli kitabı Kültür ve Toplum 1780-1950, Coleridge ve Wordsworth’le başlayıp William Cobbett, Thomas Carlyle, Matthew Arnold ve William Morris’e, oradan da T. S. Eliot ve F. R. Leavis’e uzanan, kapitalist/sınai uygarlığa yönelik İngiliz –romantik– kültürel eleştiri geleneğini ilerici bir perspektifle yeniden ele alıp değerlendirme yönünde iddialı bir girişimdir.

Aralarında büyük farklar olan bu yazarlar yine de ortak bir noktada buluşmuştur: kayıp bir sosyokültürel geçmişe (“Eski İngiltere”ye) duyulan bir tür nostalji; ve ticari, mekanik değerleriyle burjuva sınai modernliğine yönelik acımasız bir eleştiri.

Kimisi (Edmund Burke) hat safhada muhafazakârdır; kimisi (William Cobbett) işçilerin çıkarları için mücadele eder; kimi ise (William Morris) gerçek sosyalist devrimcilerdir.

Kültür ve Toplum’un yazarı, bu farklılıkları yadsımadan, onlardaki ortak yönle ilgilenir: Sanayi Devrimi’yle oluşan yeni topluma kökten biçimde karşı çıkmaları.

J.-J. Lecercle’in haklı olarak gözlemlediği gibi Williams, söylemine kimi kez nüans kattığı veya biraz eğip büktüğü zamanlar olsa da, bu pozisyonlarından asla vazgeçmeyecektir.

Kültür ve Toplum’da Williams, 1930’lu yılların (Christopher Caudwell’in başlıca figürlerinden olduğu) indirgemeci İngiliz Marksizmine haklı bir eleştiri yöneltir.

Bununla birlikte “romantizm ile Marx arasında; başlıca İngiliz geleneği olan kültür fikri ile Marx’ın bu fikre yönelik parlak değerlendirmesi arasında bir etkileşim” yaratmayı hedefler.

1930’larda, geçmişin organik topluluğu ve kültürel gelenek adına mekanik medeniyeti ve haris ticaret ruhunu eleştiren bu İngiliz geleneğinin başat temsilcisi F.R. Leavis olmuştur.

Leavis Mass Civilisation and Minority Culture (1930) kitabının yazarıdır ve dönemin etkili edebiyat eleştirisi dergisi Scrutiny’yi çıkartır.

Raymond Williams, bu akımın kültürel elitizmini ve muhafazakârlığını reddetmekle birlikte, ticaretin kültür üzerindeki yozlaştırıcı etkisine karşı aldığı tavra ve eleştirel boyutuna ilgi duyar.

Buna rağmen, Williams’ın siyasal-kültürel tavrını, J.-J. Lecercle’in öne sürdüğü gibi bir “sol Leavis’çilik” olarak tanımlamak doğru olur mu?

Fazlasıyla sınırlı bir gönderme gibi geliyor bana bu: Neden Williams’ı, William Morris’in takipçisi veya bir “yeni Cobbet’çi” olarak tanımlamayalım?

Williams’ın, Leavis ve Scrutiny’nin elitist tutumuna açıktan mesafe aldığını göz önünde bulundurursak, Lecercle’in önerdiği formül daha da sorunlu bir hal alıyor.

Esasında Williams, Leavis’e veya bu akımın şu ya da bu yazarına değil, tıpkı E. P. Thompson gibi, “romantik Marksizm” ifadesiyle tarif edebileceğimiz alana bağlanabilir.

Elbette bu ifade yazılarında hiçbir zaman bu şekilde yer almaz, ama Williams’ın 1958’den itibaren yürüttüğü çalışmalar bu ikisi arasında bir etkileşim kurmaya yönelir.

Thompson gibi Williams da, 1960’larda, yeni yayın kurulunun (Perry Anderson ve arkadaşları) entelektüel ve siyasi seçimlerini paylaşmadığı için New Left Review’dan uzaklaşacaktır.

Hatta kurulun yeni üyelerinden Terry Eagleton, 1976’da, Leavis’ten fazla etkilendiği için yöntemini “idealist” olarak değerlendirdiği Williams’ın Marksizmini sorgulayan bir makale yayınlayacaktır.

Bununla birlikte, birkaç yıl sonra, Perry Anderson ile yayın kurulundan Anthony Barnett ve Francis Mulhern’ın Williams’la yaptıkları söyleşileri biraraya getiren Politics and Letters (New Left Books, 1979) kitabıyla somutlaşan bir yakınlaşma meydana gelecektir.

O dönemden itibaren Williams “eski New Left” ile “yeni New Left” arasında entelektüel ve siyasal bir köprü oluşturacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SANAT EĞİTİMİ Sanatın Tanımı Günümüzü algılayıp anlamak, günümüze kadar geçmişte olup bitenleri ve yapılanları öğrenmek, bilmekle g...