KÜLTÜREL MATERYALİZM -
1
Kimi küçük dergilerde yayınlanan az
sayıdaki makalesi dışında Fransa’da neredeyse hiç bilinmeyen, kültürel
çalışmalar akımının ve New Left Review’un kurucularından Raymond Williams
(1921-1988), 20. yüzyıl İngiliz kültürel eleştirisinin en etkili ve yenilikçi
simalarından biri olmuştur.
Çalışmalarının Fransızcaya nihayet tercüme
edilmesi için, ilk önemli kitaplarının yayınlanmasının üzerinden yarım yüzyıl
geçmesi gerekti.
Bu gecikmenin nedeni nedir?
Manş Denizi aşılmaz bir uçurum mu?
Fransa görkemli bir inzivaya mı çekilmek
niyetinde?
Bu ve bunun gibi başka gecikmeler,
“kültürel çalışmalar”ın analitik/eleştirel yöntemlerine uygun olarak
yürütülecek bir araştırmayı hak ediyor.
Galler ülkesinden bir demiryolu işçisinin
oğlu olan Williams, Fransız meslektaşı Pierre Bourdieu gibi, İngiliz akademik
elit ortamında bir outsider (yabancı) olagelmiştir.
Bir işçi ailesinin çocuğu olarak sınıfına,
ve kültürü itibariyle Gal topluluğuna olan bu ikili sadakati hayatına yön veren
unsurlardan olmuştur.
Şüphesiz son derece elitist Cambridge
Üniversitesi’nde edebiyat okumuş, fakat 1930’lu yılların sonunda İngiliz
Komünist Partisi’ne üye olarak, ister istemez akademik establishment’in
dışında kalmıştır.
Eğitimi, tankçı olarak katıldığı İkinci
Dünya Savaşı sırasında kesintiye uğrar.
Savaş sonrasında Cambridge’den –ve
Komünist Parti’den– ayrılıp, dostu E.P. Thompson’la birlikte, İngiliz işçi
hareketine bağlı akademik bir eğitim ağı olan Workers’ Educational
Association’da ders vermeye karar verir.
Cambridge’e ancak öğretim üyesi olarak,
1961’de dönecektir.
Raymond Williams’ı, bilhassa da Kültür ve Toplum kitabını, Stuart Hall ve
Birmingham Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi’ndeki dostlarıyla birlikte,
İngiliz dili araştırmalarının en önemli alanlarından biri haline gelecek olan
kültürel çalışmaların kurucusu olarak değerlendirebiliriz.
Hatırlatalım, kültürel
çalışmalar başlangıçta, Marksizmden esinlenen, geniş anlamda kültürel
olgulara yönelik bir eleştirel ve toplumsal-tarihsel analiz yöntemiydi.
Williams; E. P. Thompson, John Saville,
Stuart Hall, Raphael Samuel ve 1956’da İngiliz Komünist Partisi’nden ayrılan
başka Marksist entelektüellerle birlikte 1960’ta New Left Review’u
kurmuştur.
Kısa zaman sonra derginin yazı işleri
müdürlüğünü genç Perry Anderson üstlenir.
Williams, 1960’larda keşfettiği tarihselci
eğilimli Batı Marksizmine büyük ilgiyle yaklaşır.
Özellikle Gramsci, Lukács ve Lucien
Goldmann’ı okur; fakat kendisininkinin tam zıddı bir yöntemle çalıştığını
düşündüğü Althusser ilgisini çekmez.
Bu dönemdeki çalışmaları, İngiliz
(romantik) kültürel eleştiri geleneği ile kıta Marksizmini birleştiren bir hat
oluşturacaktır.
Angaje bir entelektüel olarak sosyalist
görüşlerini hiçbir zaman saklamaz ve E.P. Thompson’la birlikte, modernleşmenin
mitlerini ifşa eden, çok ses getirecek bir anti-kapitalist metin
yayınlar: May Day Manifesto (1968).
Bir toplumsal değişim modeli olarak
modernleşme, toplumun tarihsel gelişim sürecini basitleştirerek gerçekte
olduğundan kısa gösterir.
Geçmişin tamamı, “geleneksel”
toplumun parçasıymış gibi sunulur, ve modernleşme bir gelecek yaratmadan
geçmişten kopmaya götüren teknik bir araçtır. [...]
Gerçek toplumsal çatışma ve sorunları
“bilimsel devrim”, “konsensüs” ve “üretimcilik” gibi soyutlamalarda eriten,
çatışmasız ve siyasal açıdan nötr bir teknokratik toplum modelidir modernleşme.
Romanlar, sosyolojik eserler,
Marksist edebiyat incelemeleri, medya analizleri ve siyasal denemeler yazmış
olan Williams, ki bunların bazıları Oxford University Press, bazıları da
sonradan Verso adını alacak New Left Books tarafından yayınlanır, Nükleer
Silahsızlanma Kampanyası’nın da başını çeker.
Anahtar Sözcükler (1976) veya Marksizm
ve Edebiyat (1977) gibi bazı çalışmaları, Atlantik’in her iki kıyısından
eleştirel aydın kuşaklarının düşüncesini beslemiştir.
Jean-Jacques Lecercle’in haklı olarak
altını çizdiği gibi, birçoklarının aksine Williams hiçbir zaman saf
değiştirmemiş ve sosyalist angajmanını inkâr etmemiştir.
Kültürel çalışmalar ekolünde, yazılarının
eleştirel, anti-kapitalist vurgusunu ihmal ederek Williams’ı postmodern veya
post-Marksist “dilsel dönemeç” çerçevesinde değerlendiren kimi incelemeler,
Williams’ın çalışmalarının bu boyutunu göz ardı eder.
Williams’ın sosyokültürel duyarlılığı,
Galler’in halk kesimlerini konu alan romanlarına da yansır.
“Galler üçlemesi”ni oluşturan üç kitabında
bunu görebiliriz: Border Country (1960), Second
Generation (1964), The Fight for Manod (1974). Ölümünün ardından
iki cilt halinde yayınlanan, kendi doğduğu Kara Dağlar’da Neolitik Çağdan
Ortaçağın sonuna Gal halkının yaşamından bölümler aktaran yarım kalmış tarihsel
roman People of the Black Mountains’da (1989-1990) romantik boyut
özellikle göze çarpar.
Kültürel Materyalizm: İngiliz Romantik
Kültürel Eleştiri Geleneği ile Marksizm Arasında “Orta Yol” mu?
Raymond Williams’ın, kültürel çalışmalar
alanının kurucu metni sayılan önemli kitabı Kültür ve Toplum 1780-1950, Coleridge ve Wordsworth’le başlayıp William Cobbett, Thomas
Carlyle, Matthew Arnold ve William Morris’e, oradan da T. S. Eliot ve F. R.
Leavis’e uzanan, kapitalist/sınai uygarlığa yönelik İngiliz –romantik– kültürel
eleştiri geleneğini ilerici bir perspektifle yeniden ele alıp değerlendirme
yönünde iddialı bir girişimdir.
Aralarında büyük farklar olan bu yazarlar
yine de ortak bir noktada buluşmuştur: kayıp bir sosyokültürel geçmişe (“Eski
İngiltere”ye) duyulan bir tür nostalji; ve ticari, mekanik değerleriyle burjuva
sınai modernliğine yönelik acımasız bir eleştiri.
Kimisi (Edmund Burke) hat safhada
muhafazakârdır; kimisi (William Cobbett) işçilerin çıkarları için mücadele
eder; kimi ise (William Morris) gerçek sosyalist devrimcilerdir.
Kültür ve Toplum’un yazarı, bu
farklılıkları yadsımadan, onlardaki ortak yönle ilgilenir: Sanayi Devrimi’yle
oluşan yeni topluma kökten biçimde karşı çıkmaları.
J.-J. Lecercle’in haklı olarak
gözlemlediği gibi Williams, söylemine kimi kez nüans kattığı veya biraz eğip
büktüğü zamanlar olsa da, bu pozisyonlarından asla vazgeçmeyecektir.
Kültür ve Toplum’da Williams, 1930’lu
yılların (Christopher Caudwell’in başlıca figürlerinden olduğu) indirgemeci
İngiliz Marksizmine haklı bir eleştiri yöneltir.
Bununla birlikte “romantizm ile Marx
arasında; başlıca İngiliz geleneği olan kültür fikri ile Marx’ın bu fikre
yönelik parlak değerlendirmesi arasında bir etkileşim” yaratmayı hedefler.
1930’larda, geçmişin organik topluluğu ve
kültürel gelenek adına mekanik medeniyeti ve haris ticaret ruhunu eleştiren bu
İngiliz geleneğinin başat temsilcisi F.R. Leavis olmuştur.
Leavis Mass Civilisation and Minority
Culture (1930) kitabının yazarıdır ve dönemin etkili edebiyat eleştirisi
dergisi Scrutiny’yi çıkartır.
Raymond Williams, bu akımın kültürel
elitizmini ve muhafazakârlığını reddetmekle birlikte, ticaretin kültür
üzerindeki yozlaştırıcı etkisine karşı aldığı tavra ve eleştirel boyutuna ilgi
duyar.
Buna rağmen, Williams’ın siyasal-kültürel
tavrını, J.-J. Lecercle’in öne sürdüğü gibi bir “sol Leavis’çilik” olarak
tanımlamak doğru olur mu?
Fazlasıyla sınırlı bir gönderme gibi
geliyor bana bu: Neden Williams’ı, William Morris’in takipçisi veya bir “yeni
Cobbet’çi” olarak tanımlamayalım?
Williams’ın, Leavis ve Scrutiny’nin
elitist tutumuna açıktan mesafe aldığını göz önünde bulundurursak, Lecercle’in
önerdiği formül daha da sorunlu bir hal alıyor.
Esasında Williams, Leavis’e veya bu akımın
şu ya da bu yazarına değil, tıpkı E. P. Thompson gibi, “romantik Marksizm”
ifadesiyle tarif edebileceğimiz alana bağlanabilir.
Elbette bu ifade yazılarında hiçbir zaman
bu şekilde yer almaz, ama Williams’ın 1958’den itibaren yürüttüğü çalışmalar bu
ikisi arasında bir etkileşim kurmaya yönelir.
Thompson gibi Williams da, 1960’larda,
yeni yayın kurulunun (Perry Anderson ve arkadaşları) entelektüel ve siyasi
seçimlerini paylaşmadığı için New Left Review’dan uzaklaşacaktır.
Hatta kurulun yeni üyelerinden Terry
Eagleton, 1976’da, Leavis’ten fazla etkilendiği için yöntemini “idealist”
olarak değerlendirdiği Williams’ın Marksizmini sorgulayan bir makale
yayınlayacaktır.
Bununla birlikte, birkaç yıl sonra, Perry
Anderson ile yayın kurulundan Anthony Barnett ve Francis Mulhern’ın Williams’la
yaptıkları söyleşileri biraraya getiren Politics and Letters (New
Left Books, 1979) kitabıyla somutlaşan bir yakınlaşma meydana gelecektir.
O dönemden itibaren Williams “eski New
Left” ile “yeni New Left” arasında entelektüel ve siyasal bir köprü
oluşturacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder