19 Ocak 2023 Perşembe

 Sosyalist kent tasarımı:                                   “On yıl sonra sosyalizm”

 

 

 

Sovyetler Birliğinde, 1920′lerin ateşli yeni sosyalist yaşam arayış ve yonelimleri icinde en onemlilerinden biri de yeni sosyalist kent tartışmalarıydı.

 

Yeni sosyalist kent tartışmaları icinde,muhtemelen en sonuncusu                                                fakat en kapsamlı, en engin ve butunsel olanı Sabsovic’in 1929′da

yazdığı “On Yıl Sonra SSCB: Sosyalizmi İnşanın Genel Planı” adlı yapıttı.

 

Sabsovic’in yapıtı,1920′lerin tutkulu sosyalist hayal gucunun                                          doruk noktalarından birini oluşturuyordu.

 

Turkce cevirisi olmayan “On Yıl Sonra SSCB”nin kısa bir ozetini                                          tum işguzar yorumlarına karşın hayranlığını belirtmekten                                               geri kalamayan Richard Stites'dan okumak durumundayız:

“Başlıca Urbanist (kentci-bn) tasarı dramatik bir şekilde,                                             Sovyet Rusya’nın merkezi devlet planlama orgutunun (Gosplan)                               yuksek duzeyde yetkililerinden olan L. M. Sabsovic tarafından,                                        ilk beş yıllık planın tam ortasında ortaya atıldı.

 

Kibirli bir iyimserlik patlamasıyla, recetesini On Yıl Sonra SSCB diye adlandırdı.

 

Kapsamlılık, ayrıntı ve coşku bakımından butun eski kent planlarını                       geride bırakıyordu ve acıkca Bogdanov’un Kızıl Yıldız’ındaki                                         “buyuk projeleri” canlandırıyordu.

 

 Plan Sovyetler Birliği’nde yaygın olarak dağıtıldı ve tartışıldı, yabancı dillere cevrildi.

 

Bir ekonomist tarafından yazılmış olduğu halde, devrim sırasında uretilen butun şehir planlama calışmalarının en abartılısıydı ve utopyacılık ve deneysel yaşam alanındaki butun temel temaların bir derlemesi oldu.

 

1939 yılındaki Sovyetler Birliği -buradaki ironiyi değerlendirebilmek icin ulkenin o önemli yılda nasıl bir durumda olduğunu da hatırlamak gerekir

 

“sosyalizmin maddi ve sosyal temelinin” uretim aracları uzerindeki                            ozel mulkiyetin tumden kaldırılması, sınıfların ortadan kalkması                                     ve ekonominin sanayide ve tarımda donuşumden gecmesi yoluyla coktan atılmış olduğu bir ulkedir.

 

Buyuk şehirler yoktur, beden ve akıl sağlığına yonelik                                                  doğal ve insani olmayan tehlikeler yoktur.

 

Sanayiler ve yurttaşlar ulkenin dort bir yanına, aklı başında                                                ve rahat yaşamak icin uygun sayı olan 50-75 bin kişilik                                 “kumelenmelerle” dağılmıştır.

 

Eski şehirlerde yeni işlerin yaratılması sona ermiştir, kucuk işyerleri kompleksler haline gelmiştir ve burada kaynaşmıştır.

 

Koy dunyası, mujik zihniyetiyle birlikte (5-8 yıl icinde!) ortadan

kalkmıştır; kolektif ve devlet ciftlikleri coğrafi ve demografik acıdan eşit toprak birimleri uzerinde tarım-kentleri cevresinde birleştirilmiştir.

 

Zaman icinde yeni sanayi şehirleri ve tarım-kentleri belli bir coğrafi birime hizmet eden Sanayi-Tarım Şehirleri halinde birleşecektir.

 

Bu da Rusya’nın “yuzunu kokten değiştirecek,”, “kırsal barbarlığı                                          ve yalıtılmışlığı” ortadan kaldıracak ve anormal kentsel yoğunlaşmayı sona erdirecektir.

 

Sabsovic’in vizyonunda, komunal yaşam tuketici ve boğucu ev işlerinin, “hem yetişkinlerin hem cocukların hayatım mahveden o rezilliğin” yerini alır.

 

Komunalizmin hedefleri nedir?

 

Butun işcileri (ozellikle de kadınlan) gunluk ihtiyaclann giderilmesinden ve kişisel çocuk yetiştirme ve eğitim yukunden kurtarmak, bireysel ihtiyaclar ile kolektif yaşamın tatmini icin eneıjileri serbest bırakmak, cocukları daha sağlıklı hale getirmek, butun halkın kultur duzeyini yükseltmek ve el ve kafa emeği arasındaki aynmı kaldırmak.

 

Bunun yontemi?

 

Daha onceden ayrı ayrı ve tuketici bir şekilde, “kucuk burjuva”                                evinin icinde gerçekleştirilen butun işlerin “sanayileştirilmesi.”

 

Sosyalist ev kolektivizmi hayalleri geleneğine yaslanan Sabsovic,                                butun yiyecek uretme işlemlerinin, ciğ yemek malzemelerini,                                        kent kafeteryalarında, komunal yemek salonlarında ve işyerlerinde termos kaplar icinde yenmeye hazır olarak dağıtılan hazır yemeklere donuşturmek uzere eşgudume sokulmasını hayal etti.

 

Yiyecek alışverişi, pişirme, ev yemeği, mutfak olmayacaktı artık.

 

Camaşırın, terziliğin, tamiratın ve hatta ev temizlemenin (elektrikli araclarla) aynı şekilde sanayileştirilmesi sayesinde herkes butun bakım ihtiyaclarından arındırılmış bir oturma-yemek odasına sahip olacaktı.

 

Aslında Rusya engin bir bedava otel zinciri haline gelecekti.

 

50-70 bin kişilik şehirlerinde, Sabsovic butun halkın 25-50 konuta                          toplanmasını onerdi, yani bina başına 1.400-2.000 kişi olacaktı                                (cocuklar da yakın bir yerde yaşayacaktı), ya da Fourier’in falansterleri kadar buyuk olacaklardı (1.700 kişilik).

 

Sabsovic’in Yeni Şehir’i sakinlerine kultur alanında uc duzeyde hizmet verecekti: Her binanın icinde okuma odaları, salonlar ve galeriler olacaktı; şehirde daha buyuk ve daha kapsamlı kultur merkezleri olacaktı; her işyeri ve fabrikada da daha ileri kurslar, stüdyolar ve laboratuvarlar olacaktı.

 

Calışma haftası uc gune inecekti (iki gun iş, bir gun tatil) ve sonra

da beş gun olacaktı (uc gun iş, iki gun tatil) – ve butun işciler                                           kırk dokuz yaşında emekli olacaktı.

Ulkenin sağlığı atletizm ve tıp tesisleriyle, kısa calışma suresiyle ve şehirleri kuşatan yeşil alanlarla korunacaktı.

 

Sabsovic’in dev “sosyal kondensatoru” sosyal varlığın

fiziksel kabuğu hizmeti gorecek ve bu da bilinci şekillendirecekti.

 

Boylece hepsinin kültürel ve ruhsal duzeyi birkac yıl icinde artmış olacaktı.

 

İnsan Sabsovic’in ongorulerinin kapsamı ve ihtişamı karşısında nefessiz kalıyor.

 

Bunlar o kadar akıl almaz gorunuyordu ki bir sure sonra geleceği on yıl değil on beş yıl değerlendirmek uzere değişiklikler yaptı ve abartılı sayılarının bir kısmını değiştirdi.

 

Fakat butun bu taşanlardan biraz uzaklaşıp icinde yer alan                                     teknolojik ayrıntıları da düşünürsek (taşımacılık, verimlilik,                                      yuksek verim duzeyleri), tumuyle yeniden şekillenmiş, ütopyacı temalarla kaynaşmış bir ulkeyle karşılaşırız – ultramodern orta buyuklukte şehirlere sahip olan ve halkı hem verimlilik sacarken hem de buyuk yolcu ucaklan ya da kişisel uçaklarla ulkeyi kat eden ve tam bir rahatlık ve guven icinde mutlu komun hayatı yaşayan bir ülkedir bu.

 

İstatistik tabloları ve ekonomik kehanetleri cıkartıp, biraz şaka                                        ve birkac karakterle birlikte zayıf bir olay orgusu ekleyerek                                   1920’lerin tipik bilimkurgularından birini çıkartmak mumkun buradan.

 

 Aynı donemde yazılmış olan, ama birkac on yıl daha otesini                                           ele alan Larri’nin Mutluluk Ulkesi, buradaki fantezinin ihtişamlı kapsamından uzak değildir.”

 

(Richard Stites, Devrimci Hayaller: Rus Devriminde                                                     Deneysel Yaşam ve Utopyacı Vizyon)

 

Sabsoviç'in bilimsel-teknik öngörüleri Sabsovic’in devrimci hayal gucunun enginliği karşısında, insanın gercekten nutku tutuluyor.

 

85 yıl sonra bugun bile bir komunisti heyecanlandırmaması olanaksız.

 

1929′un, halen ekonomik olarak cok geri Sovyetler Birliği’nde,                                  dahası o donemin ileri kapitalist ulkelerinde bile ufukta gorunmeyen,Mbutun ev ici işlerin sanayileşmesini, hazır gıdayı, elektronik mutfak ve temizlik aletlerini, yaygın kreş ve cocuk yuvalarını, buyuk site yaşamını ya da uydu kentleri, yuksek hızlı tren, gemi ve ucaklarla ulkeyi fır donen kitle taşımacılığını ongormuş, sosyalist kent hayalini bunlar üzerine kurmuştur.

 

Ancak Sabsovic’in sosyalist kent tasarımının asıl etkileyiciliği,                               ongorduğu teknik altyapıda değildir.

 

10-15 yılda değilse bile, bir 50-80 yıl sonrasında, kapitalizm onun ongorduğu tum bilimsel teknolojik gelişmeleri, fazlasıyla gercekleştirmiştir.

 

Gunumuzde Turkiye’de “bile”, otomotik camaşır ve bulaşık makinaları, mikro dalga fırınlar, mutfak robotları, elektronik supurge ve temizlik aracları, luks olmaktan cıkmış, işci evlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

 

Hazır gıda, hazır bebek maması, hazır pedler, hemen her şeyin hazır servisi, dev caplı bir sektor haline gelmiştir.

 

 Ust orta sınıf ve burjuvaların luks site ve uydu kentlerinde,                                            peysaj mimarisinden havuz ve yapay gollere, yapay şelale                                           ve koruluklardan spa’lara, sinema konser fitness salonlarına, tenis ve golf sahalarından tartan pistlere, helikopter pistlerine kadar her şey vardır.

 

E-alışveriş giderek yaygınlaşmakta, parası olan icin her şeyi kapısına hazır getirtmek mumkun olmaktadır.

 

Yılda 30 milyon kişi ic hatlarda ucağa binebilmekte, hızlı tren                                             ve vapur kullanımı yaygınlaşmakta, ulke ici ve Uluslar arası seyahat sureleri giderek kısalmaktadır.

 

Hepsi bir yana, kapitalizm eskiden kol ve kafa emeğiyle yapılan bir cok işi, makineler ve bilgisayarlarla yapılır hale getirmiş, toplumsal emek uretkenliğini olağanustu artırmıştır.

 

(Zaten bu yuzden krizden krize giren bir bunama surecindedir.)

 

Kapitalizm tum bu bilimsel-teknik gelişmeleri                                                                       ve cok daha fazlasını gercekleştirdi.

 

Yalnızca uretimin teknik temelini bilgisayarlaştırmakla kalmadı,                                     dijital ve uydu teknolojilerini gündelik yaşama soktu.

 

Herşeyi daha kısa surede, daha pratik yapılabilir hale getirdi.

 

 Jenerik teknolojilerle (nanoteknoloji, vb) kendi kendini temizleyen, yağmurdan, ruzgardan yenilenebilir enerji ureten evler, tanınmayan kişilerin profilini cıkaran bilgisayarlı gozlukler bile ufukta gorunmeye başladı.

 

Kapitalizmin her gecen gun daha derinleştirmek dışında asla yapamayacağı ise: Emek, insan ve doğa yıkımına son vermektir.

 

Ucretli koleliği, evcil-cinsel koleliği, zamanda ve mekanda koleliği

kaldırmaktır.

 

Toplumsal işbolumune (yoneten/yonetilen, kafa emeği/kol emeği,                             kadın-erkek, kent kır) son vermektir.

 

Kapitalizm bilimsel-teknolojik gelişmeyi doğrudan goreli                                                     ve mutlak artı-değer somurusunun ve kitleler uzerindeki                                      egemenlik ve denetiminin azamileştirilmesine bağlar.

 

Emeğin toplumsal (bilimsel, teknolojik, organizasyonal) uretkenliğinin artırılması, bu sayede yeni ihtiyaclar, yeni mekan ve serbest zaman uretimi, artı-değer somurusunun artırılmasına cevrilir.

 

Kapitalizmde bilimsel-teknolojik gelişme, dolaysızca emek, insan,                               doğa yıkım ve koleliliğinin azamileştirilmesi demektir.

 

Komünizmi en baştan içerimine almaya başlayarak gelişen bir sosyalist kent, sosyalist yaşam tasarımı Sabsovic’in sosyalist kent tasarımının asıl ustunluğu, olağanustu bilimsel-teknolojik gelişme ongorulerinde değildir.

 

Uretim ve yaşamın teknik altyapısının gelişmesinin yalnızca on koşulunu oluşturduğu, komunizmi en başından icerimine almaya başlamış yeni ve daha yuksek bir sosyalist yaşam tasavvuru olmasıdır.

 

 Emek, insan ve doğa yıkımına, ucretli koleliğe, kadınların                                       ve çocukların koleliliğine, toplumsal işbolumune, zamanda ve mekanda koleliğe olabildiğince hızla son vermeyi arzulayan bir tasarımdır bu.

 

Donemin bir an once eskiden kopuş ve yeni bir yaşamın orgutlenmesine donuk devrimci coşkusunun anlaşılabilir kıldığı bir dizi “ucuk” veya “utopik”, ya da o donemin sosyalist aydınlarının sevdiği deyişle “fantazmagorik” yan taşıyor olabilir.

 

Fakat ozunde sıkı sıkıya Marksizmin bilimsel komunizm ongorulerine bağlıdır ve onlara yaşamın her alanında, ileri teknik olduğu kadar pratik sosyal cozumler geliştirmeye calışır.

 

 İsteyen bunlara sosyalist utopya, isteyen sosyalist bilim-kurgu diyebilir, fakat bu tur calışmaların gunumuz komunist devrimci mucadelesi acısından anlamı yalnızca hayal gucumuzu geliştirmesi ve zenginleştirmesi değil,  osyalizm/komunizme ilişkin Marksist teorik ongorulerin kafada ve yaşamın icinden daha somut canlandırılabilir, işciler acısından da kolayca anlaşılabilir ve tartışılabilir olmasıdır.

 

Sabsovic’in sosyalizm tasarımının enginliği, donemin tekil alanlara ilişkin, uretim, calışma, zaman, mekan, kent, konut, ulaşım, iletişim, kır, doğa, kadın, cocuk, sağlık, eğitim, kultur, sanat, spor, dinlenme, eğlenme, toplum, birey gibi konulardaki sosyalizm/komunizm projeksiyonlarının tumunu tek bir butunsel sosyalist yaşam orgutlenmesi olarak kaynaştırmaya calışmasında, bu acıdan benzersiz olmasındadır.

 

Zamanda özgürleşmeye doğru sosyalist kent

 

En başta iş saatlerin (6 saat) ve gunlerinin azaltılması (once haftada 4.5 gun, sonra 4 gun), çalışma suresinin kısaltılması (49 yaşında emeklilik hakkı), boylelikle serbest zamanın artırılması gelir.

 

Ancak Sabsovic bununla yetinmez.

 

Gundelik yaşamdaki, ev, mutfak, cocuk bakımı, temizlik, sağlık,

alışveriş, ulaşım gibi zorunlu işler icin toplumsal olarak gerekli zamanı da olabildiğince minimuma indirgemek -bazılarında tamamen kaldırmak gibi dahiyane sosyalist cozum onerileriyle, toplumun, tum bireylerinin ve ozellikle de kadınların serbest zamanını azamileştirmeyi ongorur.

 

Cocukların her buyuk sitenin yakınında kurulacak tam donanımlı                              buyuk kreşlerde toplumsal olarak (isteyen anne-babaların da katılabileceği tarzda) yetiştirilmesi…

 

Evlere hazır yemek dağıtımıyla, evlerden kadının koleliliğiyle kodlanmış mutfakların kaldırılması gibi cok koktenci bir oneri getirir.

 

(Mutfağın ve ev işlerinin “demokratikleştirilmesi” ile ufku sınırlı olan feministlerin kulakları cınlasın!)

 

Dahası temizlik, camaşır gibi ev işleri de makineleşip toplumsallaşarak, kadınların serbest zamanı artacaktır.

 

Buyuk site komplekslerini, ozgur bireylerin ozgur komunal birliği                                            ve yaşamları (isteyenin istediği zaman ayrılabileceği, istediği zaman yalnız da kalabileceği, kendi istediği şeylerle uğraşabileceği) olarak tasarlar.

 

Buyuk site ve geniş yeşil alan, bahce peysajları, hızla artacak                                       bol serbest zamanla birlikte, bilimsel, eğitsel, kulturel, sanatsal,                                 sportif, oyun, eğlence ve dinlenme tesis ve alanları ile birlikte duşunur.

 

Kafa emeği ile kol emeği arasındaki bolunmenin kaldırılması,                                   herkesin daha bol serbest zamana sahip olması ve bilimsel, eğitsel, kulturel, sanatsal, sportif cok yonlu gelişim olanaklarından yararlanabilmesi ile tanımlıdır.

 

Fabrika ve işyerlerinde, tum calışanların yararlanabileceği daha ileri bilimsel-teknik kurslar, laboratuarlar, aynı zamanda kultur-sanat studyoları vardır.

 

Kol işcileri, istedikleri zaman, calışma surelerine sayılacak bicimde                                   ileri teknik kurslardan, laboratuar calışmalarından yararlanıp daha ileri kafa işlerine geciş yapabilirler.

 

Tum site komunlerinde, kutuphaneler, okuma ve toplantı odaları,                             sinema-tiyatro, sergi salonları vardır.   

 

Her şehirde ayrıca herkesin parasız yararlanabileceği buyuk                                  bilimsel araştırma, kultur-sanat, spor kompeksleri vardır.

 

Gunumuze gelirsek.

 

Kapitalizm yalnızca uretim ve emeği değil, emekgucunun yeniden uretimini de (ev işleri, cocuk bakımı, yemek, eğitim, sağlık, ulaşım, konut, kultur, sanat, spor, ) ileri derecede toplumsallaştırmıştır.

 

Bunların her biri icin toplumsal olarak gerekli emek-zamanı da

kısaltmıştır.

 

Sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim gibi, kultur, spor, sanat,eğlence, ev                                       ve mutfak işleri, cocuk bakımı da buyuk olcude sanayileşmiştir.

 

Ancak bu alanda da kapitalizmin celişkisi, emekgucunun                                         yeniden uretiminin de ileri toplumsallaşmasına karşılık, kapitalist                                 meta uretim ve egemenlik ilişkilerine bağlı kalmaya devam etmesidir.

 

Bu yuzden ozellikle de kadının emekgucunun yeniden uretimindeki ozgul emeği tumuyle gereksizleştiği ve serbestleşebileceği halde, kapitalizmde toplumsal cinsiyetci işbolumuyle, koleliği artarak devam eder.

 

Ev ve mutfak işleri, cocuk bakımı gerekli zamanın kısalması,                                 neoliberal kapitalizmde kadının ucuz, güvencesiz işcilik ve yine cocuk, hasta, yaşlı bakımı, ev işleri ve cinsel kolelik biciminde cok dikişli köleliğine tahvil edilir.

 

Kapitalizm ulaşım teknolojilerinde buyuk caplı gelişmelere karşın,                          işcilerin yaşam alanları ile calışma alanları birbirinden olabildiğince uzağa surerek, işcilerin ulaşım işkencesi ve suresini durmaksızın artırır.

 

Alışveriş zamanının ortadan kaldırılması ise, kapitalizmin                                                  en tahammül edemeyeceği bir şeydir.

 

O, işcilerin ucretli kolelikten arta kalan kısıtlı zamanlarını da,                                    tüketim koleliğine hapseder.

 

Emekgucunun yeniden uretiminin her duzeyde ileri toplumsallaşmasına karşın, kapitalist meta ilişkilerine bağımlılık, bu alanda da uzlaşmaz sınıfsal-toplumsal çelişkileri şiddetlendirir.

 

Sabsovic’in sosyalizm tasarımının ortaya koyduğu acılım, insanın ve calışma yeteneğinin yeniden uretiminin, işbolumune, aileye, zaman ve mekana, meta ilişkilerine bağımlı olmaktan cıkarak, doğrudan toplumsallaşmasını amaclamasıdır.

 

Yalnız calışma değil, mutfak ve ev işleri, cocuk, hasta, yaşlı bakımı,                          temizlik ve sağlık işleri de doğrudan toplumsallaşacaktır.

 

 Her birey kendini cok yonlu geliştirmek icin serbest zamana,                                    serbest mekana (istediği zaman iş ve mekan değiştirme),                                       en çeşitli bilimsel, kulturel olanaklara sahip olacaktır.

 

Mekanda özgürleşmeye doğru sosyalist kent Sabsovic’in tasarımı,                            yalnız zamanda değil mekanda da ozgurleşmeyi gozetir.

 

Sınıflar, somuru, kafa emeği/el emeği ayrımı ortadan kalktığı gibi                                  aile de ortadan kalkar.

 

Calışma ve gundelik yaşamın zorunlu ve rutin işleri toplumsallaştığından, insanların toplumsal ilişkileri zenginleşir ve birbirine gösterecekleri emek ve ozen artar.

 

Ev ozel mulkiyet olmaktan cıkar.

 

Ev satın alma, kira, yıllarını tek bir dort duvar arasında, en fazla 10-20 kişilik dar cevreler icinde gecirme sorunları ortadan kalkar.

 

Sabsovic’in -ozgur bireysel gelişimi de gozeten- komun-sitelerinde, bireyler istediği zaman bir komun-site veya şehirden cıkarak bir başkasına girebilir.

 

Bireyler belli bir site ve kentten sıkıldıkları zaman mekan değiştirerek, kendini farklı acılardan geliştirmekte tamamen ozgurdur.

 

Belli bir komun yerleşkesinde boşalan yerlerin duyurusu ulke capında yapılarak, farklı mekanlardan buraya geciş yapmak isteyenler tarafından doldurululur.

 

Tum bireylerin serbest zamanlarında artış ile birlikte, parasız iletişim                            ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi, cok sınırlı mekanlara bağlı olmayı, koreltici ev-iş rutinini, dar cevreciklere bağımlı olmayı ortadan kaldırır.

 

Birey bulunduğu site-komunundeki bilimsel, kulturel, sportif, oyun-eğlence tesis ve etkinliklerinden parasız yararlanır, başka yoldaşlarla bir araya gelerek veya kendi başına ciddi ya da hobi tarzı etkinliklerde bulunur, doğa ve toprakla haşır neşir olur, ucağa atlayıp farklı yerlere seyahat eder ve başka insanları ve yerleri tanır, yeni ilişkiler kurar, başka şehir ve alanlardaki etkinliklere katılır…

 

 Kendini toplumsal bir birey olarak cok yonlu geliştirme ve

gercekleştirme olanakları ganidir.

 

Kent ile kırın, insan ile doğanın yeniden kaynaşmasına doğru                                   sosyalist kent Tasarımın onemli bir yonu de, sanayi/tarım, kent/kır,                           insan/doğa celişkilerini ileriye doğru cozmeyi, yeniden uyumlu bicimde birbiriyle kaynaştırmayı gozetmesidir.

 

 Nufusu 50-75 bin kişiyi aşmayan, cok geniş yeşil alanlara, parklara, orman ve koruluklara, site peysajlarına, botanik bahçelerine sahip, tarım ve doğayla kaynaşmış orta buyuklukte şehirler, sanayi-tarım, kent-kır-doğa kompleksleri tasarlar.

 

Ultra modern sanayi-tarım kompleksleri, her turlu bilimsel-kulturel donanıma sahip site komunleri, gozalabildiğine yeşil ve doğa ile kaynaşır.

 

 İsteyen doğayla haşır neşir olur, isteyen bilimsel olarak veya hobi duzeyinde tarım ve toprak işleriyle de uğraşır.

 

 Sabsovic’in tasarımında anlamlı bir nokta da, insan ve doğa katili otomobile yer olmamasıdır.

 

Tasarımda otomobilin gereksizleştirilmesi ozellikle gozetilmiştir.

 

Kentler yaya, bisikletle ve elektrikli ulaşım araclarıyla katedilebilecek buyukluktedir.

 

Donemin Sovyet kent tasarımcıları, fizyolojik, biyolojik, psikolojik,                           zihinsel, toplumsal her acıdan insan sağlığına ve temizlik,                                            hijyen sorununa ozel bir onem verirler.

 

 Kent sorununa da “koruyucu hekimlik” anlayışla yaklaşırlar.

 

Kapitalizmde olduğu gibi, once buyuk, aşırı kalabalık, sağlıksız,

kaotik, curuyen kentler yapıp, sonra bunlardan kacmak icin tatil kentleri, paralı doğa cennetleri yapmak yerine, insanların calıştıkları ve yaşadıkları yerlerde dinlenebilecekleri, eğlenebilecekleri, temiz hava, guneş ve yeşili bulabilecekleri, istedikleri zaman doğayla haşır neşir olabilecekleri, yeni kentler tasarlamak gerekirdi.

 

Konutlar ve siteler, -isteyenin istediği zaman ve istediği kadar

cekilebilip başını dinleyebileceği, kendi başına veya istedikleriyle                          birlikte kalabileceği oda ve evlerinin de olduğu- dışa, sokağa,                                      oyun ve eğlenceye, park ve bahcelere, doğaya acık, toplumsal kulturel etkinlik olanaklarıyla ic ice tasarlanmalıydı.

 

Gunumuzun neoliberal kapitalizminde ve hele ki mega kentlerinde, giderek buyuyen bir ozlem!

 

Sabsovic’de 20′lerin sosyalist kent tasarımcıları gibi, Engels’in “İnsanlığın, tarihsel geçmiş tarafından dovulmuş zincirlerinden tamamen kurtulması, ancak kent ve kır arasındaki karşıtlığın ortadan kaldırılması ile tamamlanabilir” sozunu rehber alıyordu.

 

Rusya’nın buyuk kentlerinde aşırı merkezileşme ve yığılmayla                              kapitalist kentleşme yolunu izliyor olmasından kaygı duyuyordu.

 

Kentlerde aşırı merkezileşme, aşırı yığılma ve yabancılaşma, dengesizlik ve doğa yıkımını onleyecek yeni bir kent-kır kaynaşmasını amaclıyordu.

 

 Donemin sovyet kent tasarımcıları arasında iki uc akım birbiriyle cekişiyordu: Dezurbanistler (kentsizleşme, kentten uzaklaşma taraftaları) buna uygun Cernişevski benzeri pastoral yerleşimler ve kucuk kır-kentler tasarlıyordu.

 

 Urbanistler (buyuk kent taraftarları) ise her şeyi kentselleştirme,                                      tek bir ulke-kent, dunya-kent haline getirmeye donuk tasarımlar yapıyorlardı.

 

Sabsovic’in tasarımı ise, her ikisinin belli yonlerini alıp ikisini

kaynaştırmaya calışan farklı bir acılım geliştirmeye calışmıştır.

 

Sabsovic’de dikkate değer olan bir yon de, nufusun az sayıda                                   buyuk şehire yığılması ve kitle iletişim araclarıyla ortaya cıkan, bireyi eriten “kitle toplumu”ndan, cok yonlu gelişen toplumsal bireylerin ozgur komunal birliğine doğru bir yonelimdir.

 

Onun kent tasarımı, yalnız kafa/kol, erkek/kadın, kent/kır, insan/doğa eşitsizlik ve celişkilerini değil, aynı zamanda toplum/birey celişkisini de ozgur ve uyumlu bir birliktelik cercevesinde cozmeye calışır.

 

Fransız utopik sosyalisti Fourier’in unlu falansterlerinin neden illa                                   1700 kişiden oluşması gerektiği merak konusu olmuştur.

 

Fourier, daha azının sıkıcı, daha coğunun bunaltıcı olacağını                                   söyleyip kestirip atar.

 

Aslında yapmaya calıştığı, birey-topluluk arasında bir ic denge                                       ve uyum sağlamaya calışmaktadır.

 

Komunler kolektif uretim ve yaşam icin yeterli sayıda insandan oluşmalı, ancak bireyleri eritip onemsizleştirecek, kararları birlikte almayı zorlaştıracak, birbirini tanıyamayacak kadar cok sayıda insandan oluşmamalıdır.

 

Muhtemelen Fourier’den esinlenen Sabsovic, sitekomunlerini

de 1200- 2000 arası kişi olarak belirliyor.

 

Kimileri bir rakam takıntısı olduğunu duşunebilir.

 

Fakat ilginc olan, gunumuzun burjuva ve ust orta sınıfların luks,                                   yuksek guvenlikli, ruya uydu kentciklerinin de aşağı yukarı                                             bu civarda kişiyi icermesidir.

 

Burjuvazinin bir bildiği olmalı?!

 

Sabsovic ise yerleşke topluluklarının sayısını toplumsal verimlilik                                       ve topluluk-birey uyumu acısından duşunmekle birlikte,                                                  asıl toplum-topluluk-bireylerin ozgur ve nitel gelişimini gozetmektedir.

 

Richard Stites, Sabsovic’in “kumelendirme” teorisiyle dalga gece dursun, gunumuz kapitalizmi, organize sanayi bolgeleri, organize tarım bolgelerinden sonra, “finans-kentler”, “sağlıkkentler”, “eğitim-kentler” ile Sovyet bilim insanlarının 1920′lerde ongorduğu kentsel kumelendirme yaklaşımını daha yeni keşfetme yolundadır!

 

Kentleri kolektif olarak baştan aşağıya kendimiz için yeniden tasarlayıp gerçekleştirme hakkı!

 

Marx, “insanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi belirledikleri koşullar (toplumsal ilişki bicimleri) altında değil” der.

 

İnsanlar kendi urettikleri ama kendi belirleyemedikleri koşulların

(toplumsal ilişki bicimlerinin) kolesi oluyorlarsa, o zaman, yapılması gereken koşulları da insanların bilincli ve gonullu olarak belirleyebilecekleri yeni bir yaşam istemektir.

 

Bu koleleştirici kapitalist ilişki bicimlerinin devrimci teorik ve pratik eleştirisi ve kitlelerin orgutlu ve bilinçli eylemiyle ortadan kaldırılmasıdır.

 

İnsanların birbiriyle bilincli, gonullu, orgutlu, ozgurleştirici, cok yonlu                                ve geliştirici ilişkiler kurabilecekleri yeni ve daha gelişkin                                                 bir toplumsal orgutlenme bicimi icin savaşımdır.

 

Gunumuzun sosyal kent duşunurleri de, insanın doğaya hakimiyet                                    ve yaşamı kolaylaştırma adına kentleri yarattığını, fakat şimdi de kapitalist kentin yol actığı cok daha buyuk sorun ve eziyetlere koleleştiğini belirtirler.

 

David Harvey de, insan kenti inşa ederken, farkında olmadan kendini de inşa eder, bu kent de insanı belirler ve kendine mahkum eder, der.

 

 Oyleyse, diye devam eder: “Nasıl bir şehir istediğimiz sorusu, nasıl kimseler olmak istediğimiz, ne gibi toplumsal ilişkiler arayışında olduğumuz, doğayla nasıl bir ilişkiye değer verdiğimiz, ne tur bir yaşam tarzı arzuladığımız, hangi estetik değerlere sahip olduğumuz sorularından ayrı duşunulemez.

 

Oyleyse şehir hakkı, şehrin barındırdığı kaynaklara bireysel                                             veya kolektif erişim hakkından cok ote bir şeydir: Şehri gonlumuzce değiştirme ve yeniden icat etme hakkıdır bu.

 

Dahası, bireysel değil kolektif bir haktır, cunku şehri yeniden icat etmek kacınılmaz olarak kentleşme surecleri uzerinde kolektif bir gucun uygulanmasına bağlıdır.”

 

Gezi sonrası kent-mekan, zaman, kadın, doğa sorunlarının daha bir bilince cıkmaya başladığı gunumuzde, Sabsovic’in 85 yıl oncesine tarihlenen sosyalist kent kurgusu bircok yonuyle halen gunceldir, ufuk acıcıdır ve tartışılmaya değerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SANAT EĞİTİMİ Sanatın Tanımı Günümüzü algılayıp anlamak, günümüze kadar geçmişte olup bitenleri ve yapılanları öğrenmek, bilmekle g...