3 Aralık 2022 Cumartesi

  KÜLTÜREL MATERYALİZM - 3

 

Modern Burjuva Toplumunun Somut Analizi

Modern burjuva toplumunun en tedirgin edici iki görünümü Kültür ve Materyalizm’de somut incelemelere konu oluyor: reklamcılık ve sosyal Darwinizm.

Williams’a göre “kapitalizmin resmî sanatı” olan reklamcılık, beşeri bilimlerdeki gelişmelerden yararlanarak topluma karşı psikolojik bir savaş yürütmekte, ve toplumun ortak amaçları üzerinde yıkıcı bir etki yaratmaktadır.

Sosyal Darwinizme gelince, “en iyi uyum sağlayanın ayakta kalması” ilkesi altında kapitalist/sınai medeniyetin dizginsiz rekabetçi bireyciliğini savunan ve resmeden bu tutum, yalnızca 19. yüzyıl sonuna özgü bir fenomen değildir.

Piyasa ekonomisinin ve burjuva hiyerarşik düzeninin en gaddar biçimlerini meşrulaştırmada hâlâ kullanılmaktadır.

Bu iki inceleme Williams’ın kültürel materyalizminin temel bir yönünü ortaya koyuyor: Sosyopolitik analiz yalnızca edebiyat, şiir ve “yüksek kültür”ü incelemekle kalmamalı, herhangi bir toplumdaki kültürel üretimin tamamına, bilhassa da egemen sınıfların hegemonyasını kesinleştirmeye yarayan üretimlere odaklanmalıdır.

Bu elbette Williams’ın, beğeni yargısının göreli olduğu yolundaki postmodern eğilimi paylaştığı anlamına gelmiyor: Ona göre bütün kültür ürünleri aynı değerde değil.

Raymond Williams yöntemini “kültürel materyalizm” olarak tanımlıyor: yani kültürel olgulara, zihnin ürünleri veya salt nesneler olarak değil, toplumsal sınıflarla yakın ilişki içindeki pratikler ve kurumlar bütünü olarak yaklaşıyor.

Bu yaklaşımın anlaşılmasında kitabın metodolojik açıdan en önemli metni, 1973 tarihli “Marksist Kültür Teorisinde Altyapı ve Üstyapı” başlıklı makale; aynı zamanda Williams’ın en çok okunan ve tartışılan metni bu.

Kültür ve Toplum kitabının yankıları, argümanın temel izleğini teşkil etmeseler de, burada da eksik değildir.

“Üstyapıları” ekonomik altyapının basit bir “yansıması” olarak değerlendiren ekonomist, indirgemeci ve belirlenimci Marksizm yorumlarını reddeden Williams, kültürel üretimle sosyo-ekonomik süreçler arasındaki ilişkiyi, bütünsellik kategorisi (Lukacs), yapısal benzeşiklik kavramı (Lucien Goldmann) ve egemen sınıfların hegemonyası mefhumu (Gramsci) aracılığıyla ele alıyor.

Williams’ın yaklaşımının, E.P. Thompson veya E. Hobsbawm gibi tarihçilerin de paylaştığı bir İngiliz geleneğinin parçası olduğunu ekleyelim.

Bu yaklaşım çerçevesinde Williams yapısalcılığı reddederken, tarihsel özneyi ve öznenin failliğini, bireysel veya kolektif eyleme gücünü vurgular.

Williams’ın bu metindeki en çığır açıcı katkısı ise, üç kültürel sistem tipi ayırt etmesi: 1. egemen kültüre direnen, daha önceki toplumsal formasyonların değerlerinden oluşan “kalıntı halindeki kültürler”; 2. topluma hegemonik bir değer ve anlam sistemi dayatan “egemen kültür”; 3. yerleşik anlamlandırmalara karşı çıkıp yeni değerlere işaret eden “yükseliş sürecindeki kültürler”.

Kavramın düşündürebileceğinin aksine “kalıntı halindeki” değerler önemli bir eleştirel ve muhalif rol oynayabilir; fakat bu, egemen kültürün görmezden geldiği insani deneyim, arzu ve yetkinleşme alanlarını temsil ettikleri oranda mümkün olur.

Williams’ın gözlemlerine göre son yarım yüzyılın İngiliz edebiyatının önemli bir kısmı, kalıntı halindeki bu değerlere gönderme yapmaktadır.

Şüphesiz, içe alma süreçleri sayesinde egemen kültür eskiden kalan veya yükselmekte olan değerleri çoğu zaman bünyesine katıp etkisizleştirmeyi başarır; fakat kurulu toplumsal düzene gerçek anlamda karşıt olan formlar yine de bu iki değer sisteminden çıkar.

 

Romantik Kültürel Eleştirinin Ötesinde

Buraya kadar Raymond Williams’ın kapitalist uygarlığa yönelik romantik kültürel eleştiriyle arasındaki yakınlıklar üzerinde durduk.

Fakat onun kültürel materyalizminin, hangi argümanlar üzerinden, bu gelenekle arasına son derece keskin bir mesafe koyduğunu da değerlendirmek gerekir.

“Kültür ve teknoloji” ile iletişim araçları hakkındaki çalışmalarında bunu görebiliriz, ki bu derlemedeki iki yazı bu konulara hasredilmiştir.

“Teknolojik belirlenimcilik ile kültürel kötümserlik arasındaki tuhaf ittifakı” eleştiren Williams, elitist bir kültür anlayışıyla kitle iletişim biçimlerini kınayan uğursuz kehanetlere mesafe alır: radyo, sinema, plaklar ve nihayet, tam bir çokbaşlı yılan olarak görülen televizyon.

Hiç şüphesiz, kültürel alandaki teknolojik değişimler Williams’a göre mevcut toplumsal ve ekonomik ilişkiler bünyesinde gerçekleşir, dolayısıyla teknik yenilikler kültürel amaçlardan ziyade esasen sınai ve ticari niyetlerden ileri gelir.

Paranın devasa kudreti ve reklam endüstrisiyle bağı, ulusaşırı ticaretin hizmetinde yeni iletişim araçlarını kültürel üretimleri homojenleştirmek ve tektipleştirmek için kullanır.

Bununla birlikte kültürel kötümserlik taraftarları, ilettikleri vasat içeriklerden bizzat teknolojileri sorumlu tutmakla yanılgıya düşmektedirler.

Yeni teknolojilerin başka türden kullanımları da tasavvur edilebilir: Neden kablolu televizyon ve uydu televizyonu, kamu mülkiyeti altında, üreticilerin özyönetimi altındaki geniş bir şebeke için kullanılmasın?

Devrimci toplumsal hareketler kolektif biçimde iletişime bağlı üretim araçlarını, örneğin yerel radyoları ele geçiremezler mi?

Başka bir ekonomik ve toplumsal sistemde yeni teknolojiler, doğrudan demokrasi biçimlerinin ortaya çıkışını sağlayarak, yeni ve interaktif toplumsal ve kültürel ilişki biçimlerini destekleyebilir.

Williams’ın aşırı bir iyimserliğe kapıldığını düşünebiliriz, fakat televizyon ve kitle iletişim araçları hakkındaki yazıları, medya üzerine eleştirel düşünceye özgün ve sıra dışı bir katkıdır.

Her durumda, umarız Kültür ve Materyalizm’in yayınlanması, kültür hakkındaki Marksist düşünceyi baştan aşağı yenilemiş bir düşünürün başka eserlerinin basımının da önünü açacak bir ilk adım, bir eşik olur.

Williams’ın, incelikli bir kültürel materyalizm ile burjuva medeniyetine yönelik romantik eleştiriyi birleştirerek yarattığı “muhteşem melez” (Lecercle), keskinliğini ve sağlamlığını hâlâ koruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SANAT EĞİTİMİ Sanatın Tanımı Günümüzü algılayıp anlamak, günümüze kadar geçmişte olup bitenleri ve yapılanları öğrenmek, bilmekle g...