BAUHAUS: MODERNLEŞMENİN TASARIMI - 2
Kültürel Tercümeler
Yukardaki kısa
profilden, Bauhaus tasarım kültürünün evrensel modernleşme kültürüne
tercümeleri hakkında kimi çıkarsamalar yapılabilir: Bauhaus sıklıkla bir okul,
bir pedagoji, avangard bir akım, bir estetik, bir stil vs. gibi ele
alınır.
Oysa bunların çok
ötesindedir.
Olsa olsa bir kavrayış,
anlayış ve anlamlandırma stilidir.
Modernleşmenin dayattığı
toplumsal örgütlenmenin gerçekleştirilmesi yolunda bir dönüşüm –reform–
politikası, bir kültürel politikadır.
Kaynağı, Victoria dönemi
İngiliz reformizmidir.
Toplumun bir ulus olarak
yapılanmasının gerektirdiği bir yurttaş terbiyesi projesi; Foucault’nun
tabiriyle, bir “disiplin teknolojisi”dir.
“Estetiğin
programlı bir toplumsal reform hareketine dönüştürülmesidir.”
Rus Devrimi’yle zirvesine
çıkan ve bir yıl sonra Almanya’yı da sarsan devrimler çağını ve Birinci Dünya
Savaşı’nın kaosunu izleyen düzen arayışının bir yanıtıdır.
Dolayısıyla Bauhaus
türevi girişimler, düzene karşı örgütlenen ve Dada ile başlayıp
sitüasyonizme kadar süren avangard hareketler gibi romantizmin izini sürmezler,
rasyonalizmi yüceltirler.
Bunu en “güzel” ifade
eden, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra örgütlenen ve Bauhaus’u yerden yere
vuran Sitüasyonist Bauhaus’tur.
Bu hareketin
İskandinavya’da hâlâ takipçileri bulunmaktadır.
Sanat, zanaat ve
sanayinin; uygulamalı ve güzel sanatların kaynaştırılmasından beklenen,
öncelikle toplumsal ve ulusal birlik ile kalkınmadır.
Bauhausçu stratejiler,
toplumsal işbölümünün, üretimin ve işgücünün rasyonel –“bilimsel”–
örgütlenmesini öngörür.
Zanaata dayalı geleneksel
işgücünün modern meslek ve uzmanlıklara dönüşümünü düzenler.
Bu dönüşümün eğitimini
tasarlar.
Bauhaus bir kültürel,
ekonomik ve toplumsal yenilenme tasarısını ifade eder.
Bu yolda gerekli olan
iradeyi, kudreti ve yaratıcı dehayı sanatçıların temsil ettiğine
inanır.
Bauhaus felsefesi, “yeni”
bir hayatın sırlarının, sanatlarda saklı olduğunu savunur.
Birinci Dünya Savaşı
ertesindeki sanat-mimarlık manifestoları, hep “yeniliğin” sırlarını ifşa
ederler.
“Yeni mimarlık”: Mies,
van Doesburg, Mendelsohn; “yeni sanat”: De Stijl, Taut; “yeni sanatçı” van
Doesburg; “yeni ruh”: Le Corbusier; “yeni dünya”: Meyer; “yeni insan”:
El-Lissitski...
Baudelaire’de modernite
yeniliğe mahkûmdur.
Valéry de “yenilik
kültü”nden bahsederken, “yeni”yi her geçen gün dozunu artırmak zorunda
kaldığımız uyuşturuculara benzetir.
Eğer artırmazsanız
arkasından kriz, hatta ölüm gelebilir.
Gerek “modernitenin
sosyoloğu” olarak anılan Georg Simmel, gerekse onun etkisinde kalan Walter
Benjamin, Jugendstil üzerinde dururlar.
“Yeni”nin, hayatın
biteviye “yeni”den tasarımının –Simmel “stilizasyon” diyor– modernliği
nasıl tanımladığını incelerler.
Bauhaus’un
“yeni”nin tasarlanabileceğine olan inancıyla, doğanın, toplumun, insanın ve
hayatın sanat misali inşa edilebileceğine olan inancı birbirlerinin türevidir.
1923 De Stijl
Manifestosu’nda “doğmakta olan yeni çağın, konstrüksiyon çağı olduğu” ilan
edilir.
Simmel’e göre,
Jugendstil’in gesamtkunstwerk ideali, toplumsal ve fiziksel
çevrenin bütününü “hayatın güzelleştirilmesi adına stilize etme çabasıdır.”
Bu “konstrüktif”
doktrin, gücünü ve estetiğini makinelerde, süregelen “bilimsel ve
teknolojik devrim”de, mühendislikte canlandırıyordu.
Meyer’in “yeni
dünya”sı, “makinenin diktatörlüğünü” gerekli kılıyordu.
Ayrıca makinenin
kendisi de en kusursuz tasarım ürünü sayılıyordu.
Dolayısıyla, toplum
da, insan da birer makine gibi tasavvur edilebilirse, aynı kusursuzlukta
tasarlanabilirdi.
Topluma
form verecek sanatla, insan bedenine form verecek spor kesişiyordu.
1923’te düzenlenen
sergisinde Bauhaus, şiarını “Yeni Birlik: Sanat ve Teknoloji” olarak
açıklıyordu.
Gropius burada
sanatı kültürle, teknolojiyi de uygarlıkla bir tutmaktaydı.
Bu denklem, Ziya
Gökalp’in ünlü “hars ve medeniyet” denklemiyle özdeş sayılır.
Makineyi belli
başlı aleti, geometriyi de dili olarak belleyen “hayatı estetikleştirme”
hırsı, faşist örneklerindeki gibi bir ulusun tasarlanmasından, günümüzdeki
neoliberal ütopyaların bütün küreyi tasarlamasına kadar, değişik toplumsal
mühendislik projelerini besler.
Eğer Tanrı öldüyse,
Moholy-Nagy’ye göre onun yerini mühendis alıyordu.
Yeni “Yaradan”
mühendisti.
Sanat ise dinin yerini
dolduran “seküler bir teoloji”ye (Preziosi) dönüşüyordu.
Bauhaus ile
sonuçlanan girişimler dizisinin tamamı Prusya devletinin inisiyatifiyle devreye
girer ve genellikle Ticaret Bakanlığı tarafından yönetilip denetlenir.
“20. yüzyıl Alman
mimarlığını ve tasarımını kavrayabilmek için, modern devlet çıkarlarının,
serpilen tüketim toplumunun, uluslararası rekabetin ve küreselleşmenin
tasarım kültürünü nasıl etkilediğini hesaba katmak gerekir.”
Osmanlı devletinde
de sanat ve sanayi mektepleri, ve bu arada Sanayi-i Nefise, Ticaret
Nezareti’ne bağlı olarak kurulur.
Arts and Crafts
okullarının karşılığı, “Mekteb-i Hiref ve Sanayi”dir.
Eğitim tarihçisi, ders
kitapları yazarı, “atlasçı” ve Gazi Eğitim hocası Faik Reşit Unat, 1862’de
böyle bir mektebin “teşkili için gerekli hususları görüşüp tespit etmek üzere
yabancı uzmanların da bulunduruldukları bir özel komisyonun” kurulmasına karar
verildiğini kaydeder.
Bauhaus kültürü, Alman
kolonyalizminin, Alman kültürel hegemonyasının en elverişli
araçlarındandır.
Muthesius, “Almanya’nın
üretim sanayisini ve Werkbund’u” yüceltmesinin ölüm-kalım meselesi
olduğunu yazar.
Dışişleri
Bakanlığı, Werkbund’un Almanya dışında yaygınlaştırılması için gerekli
olan propaganda etkinliklerini yürütmekle görevlendirilir.
Bauhaus, başka başka
merkezlerde başka başka adlara bürünen bir enternasyonali temsil eder:
Bu enternasyonalin
merkezleri Londra (Arts and Crafts), Amsterdam (de Stijl), Paris (pürizm),
Berlin (Jugendstil, Bauhaus), Viyana (kinetizm) ve Moskova’dır
(konstrüktivizm).
Bauhaus’un
Türkiye'de modernleşme kültürü üzerindeki etkisi de bu enternasyonalin
yörüngesinde oluşur.
Enternasyonalin
ortak dili geometridir.
O nedenle Atatürk’ün
bizzat kaleme aldığı iki ders kitabından birinin “Yurttaşlık Bilgisi”,
diğerinin de “Geometri” olması ve bu iki kitabın yurttaşlık ile geometriyi
bağlantılandırması düşündürücüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder