19 Ocak 2023 Perşembe

 Bogdanov'un Organizasyon Bilimi                         ve Sovyet Avangardı

 

Sovyet avangardının en çok tartışılan kavramlarından biri –“inşa”, "tektonik”, “üretim” veya “yaşam inşası” gibi çeşitli şekillerde nitelenen kavram– hem sanattaki formalist yöntemi, hem de “yeni Sovyet insanı” fikrinden yola çıkıp Stalin’in “insan ruhunun mühendisleri”yle son bulan bir toplumsal inşacılık teorisini ifade ediyor gibi görünebilir.

 

Formalizm ile toplumsal inşacılığın eşzamanlılığı, genelde,                              konstrüktivist estetik program ile prodüktivist sanata damgasını vuran faydacılığın birarada var olmasını açıklar.

 

Benjamin Buchloh’un yazdığına göre konstrüktivizm, “epistemolojik                                  ve semiyotik eleştiri modelleri kurmanın ötesinde burjuva estetiğinin modernist çerçevesinden çok da uzaklaşmayan” genişletilmiş bir modernist estetikle yola çıkıp, yeni sanayileşmiş sanat formlarına geçmiştir.

 

Teknoloji ve medyayla ilgili iyimserlik, konstrüktivistleri totaliter Stalinizme vardırmıştır.

 

Yve-Alain Bois, daha ileri giderek, eleştirel modernist gelenek terk edildiğinde sanatın topyekûn araçsallaştırılmasının kaçınılmaz olduğunu öne sürer.

 

Başka deyişle, Sovyet avangardının büyük başarıları, Avrupa modernist epistemolojilerinin standartlarına bağlı kalırken, faydacı estetik ve bu estetiğin Stalinizm bağlamında gördüğü işlev bir kırılmaya veya kara deliğe işaret eder – sanat tarihi anlatısı bunu ancak propagandaya ve sanatın araçsallaştırılmasına karşı çıkan etik ve ahlaki iddialara başvurarak açıklayabilmektedir.

 

Alternatif bir açıklamaya, konstrüktivist ve prodüktivist programların felsefi esaslarını inceleyip, dayandıkları epistemolojik temelleri yeniden düşünmekle ulaşılabilir.

 

Konstrüktivistlerin “inşa” kavramı ile prodüktivistlerin “üretim” kavramı konusunda süren kafa karışıklığı, bu kavramların şeceresini formalizme ve toplumsal inşacılığa atfetme hatasına dayanır.

 

Açıklanması gereken, ama çoğunlukla göz ardı edilen nokta,                                         her ikisinin de kökenindeki “ampiryo-Marksizm” adını verdiğim felsefedir.

 

Devrim öncesinde ve sonrasında Rus İmparatorluğu ve Sovyet devletindeki Marksistlerin ampirizme olan ilgisi, büyük ölçüde Lenin’in meşhur Materyalizm ve Ampiryokritisizm kitabı dolayısıyla bilinir: Lenin bu kitapta, Bolşevik devrimci ve filozof Aleksandr Bogdanov’u Marksizmden sapmakla ve idealist felsefeye gerici dayanak kazandırmakla itham eder.

 

Bogdanov, Lenin’in yerden yere vurduğu “ampiryokritisizm”i                                   ve ilk Bolşeviklerin Marx yorumunu birleştirerek, önce “ampiryomonizm” felsefesini (1900’ler), ardından evrensel organizasyon bilimi “tektoloji”yi (1910’lar) ortaya atmıştır.

 

 Her iki öğreti de, Ekim Devrimi’nden sonra Proletkült hareketinde              uygulamaya konan proleter kültürü fikrine tekabül eder.

 

 Hareketin öncü teorisyeni Bogdanov, homojen bir kolektif pratik alanı olarak deneyim fikrini geliştirir.

 

Sovyet avangardının yayınlanmış arşivlerinde ampirizme,                                         Mach veya Bogdanov’a açık bir göndermeye rastlanmaz.

 

Lenin’i övmek daha yaygındır: Dziga Vertov’un “Lenin Hakkında Üç Şarkı”sı veya Aleksandr Rodçenko’nun, duvarında Lenin portresi bulunan “İşçi Kulübü” hemen akla gelen örnekler.

 

 Fakat ampiryo-Marksizm çok rağbet gören bir gelenektir                                          ve Proletkült’ü kurmuş olmasından dolayı Bogdanov sanat çevresi üzerinde Lenin’den daha fazla entelektüel otoriteye sahiptir.

 

Bogdanov’un resmî bir portresi bulunmasa da, felsefesine sanatla ilgili hemen hemen her kitapta rastlanır.

 

Avangardizmi Bogdanov’un fikirleri ve siyasi görüşleriyle özdeşleştiren Sovyet yayınları dışında hiçbir yerde teslim edilmez bu.

 

Fakat örneğin yazar ve mühendis Andrey Platonov’un Proletkült mensubu olduğu gayet iyi bilinir; keza prodüktivist sanatın baş teorisyeni Boris Arvatov, Moskova Proletkült’te sekreter olarak çalışmıştır; Rodçenko, Tretyakov ve Eyzenşteyn gibi birçok isim de                                      Proletkült atölyeleriyle ortak çalışmalar yapmışlardır.

 

Tüm bu gerçeklere rağmen, İngilizce yazan teorisyenler Bogdanov’un felsefesini inceleme, veya hiç olmazsa Proletkült’ü önemli bir düşünsel ve siyasi referans olarak ele alma ihtiyacı duymamıştır.

 

Bogdanov’un organizasyon kavramı temel bir ampirist varsayıma dayanır: dış dünyaya dair deneyimimizi, bir nesnenin niteliklerinin birleşimi üzerinden ediniriz.

 

Bu niteliklerin ayrıştırılması, mekân, zaman, renk, form ve boyut şeklindeki temel duyumları sağlar.

 

 Ancak deneyim unsurları sadece ruhsal gerçeklikte duyumlardır,                            aynı unsurlar birer nitelik olarak fiziksel cisimlere ait olabilir: bir tuğlanın kare şekli ve kırmızı rengi onun duyusal, algılanabilir, fiziksel nitelikleridir.

 

Ruhsal ve fiziksel alanlar arasındaki bağlantı, özne-nesne ayrımı olmayan bir çevre içerisindeki duyumların ve niteliklerin alışverişi olarak kendini ortaya koyan karmaşık bir birlik olarak görülmelidir.

 

Başka deyişle, kendi dışındaki nesneler üzerine düşünceye dalan                                  bir bilen öznenin egemenliği yoktur, çünkü dışarısı diye bir şey yoktur.

 

Özne zaten bir nesnedir, fiziksel ve ruhsal alışverişlerin karmaşık bir neticesidir.

 

Bogdanov’un ampiryomonizmi, biyolojik ve toplumsal olguları psikofiziksel yapıların organizasyon mantığı çerçevesinde yeniden formüle eder.

 

Yalıtılmış oluşumlar olarak ele alındıklarında ruhsal ve fiziksel yapılar tamamen kendiliğindenlik hali içindedir, yani en alt organizasyon düzeyindedir.

 

Bu kendiliğindenlik ancak analizde ve öğelerin yeni diziler içinde                            pratik biçimde yeniden düzenlenmesiyle daha üst organizasyon formlarını muhafaza eder.

 

 Bir kaya, madenler arasında kendiliğinden oluşmuş bir fiziksel bileşimdir; korku, uyarıcı ile ona verilen tepki arasında kendiliğinden oluşmuş bir ruhsal bileşimdir.

 

 Ama yaban hayvanları karşısında duyulan ve kayadan bir evin inşa edilmesine götüren korku, daha üst bir psiko-fiziksel organizasyonun ürünüdür.

 

Görüldüğü üzere, psiko-fiziksel yapılar en önce emek faaliyetinde inşa edilir.

 

Emek tekniklerinin gelişmesinin ardından öğelerin toplamı büyür,                            ama kullanımları “teknik ve bilişsel amaçlara” bağlıdır.

 

Bu demektir ki nesne veya daha doğrusu nesnelerin organizasyonu, tarihsel olarak üretilmiş bir ilişkiler sistemidir.

 

Her türlü toplumsal pratik, organizasyon emeği veya dünya kurma  emeğidir.

 

Bogdanov’un sanat teorisi de bu nedenle aynı organizasyon ontolojisine dayanır: Bilmeyle birleştirilip harmanlanan sanatsal yaratıcılık, birçok güzel sanatlar, şiir ve resim eserinde görülebileceği gibi, idraki, duyuları ve duyguları kendi yöntemiyle organize eder.

 

Sanatta fikirlerin organizasyonu ile nesnelerin organizasyonu                               birbirinden ayrılamaz.

 

Örneğin mimari bir inşaya, bir heykele ya da bir resme, “ölü” unsurlar sistemi olarak bakılabilir – taş, maden, tuval ve boya sistemleri olarak; ama sanat eserlerinin yaşayan anlamları, insan ruhunda hayat verdikleri hayal ve duygulardan oluşan karmaşık yapılara aittir.

 

Sanat, organizasyon mantığı içerisindeki pek çok kuvvetten biridir.

 

Fakat tam organizasyon sanatını ancak kolektifleşmiş                                              proleter emeği üretebilir.

 

Proletarya, doğadaki en “düşük” yaşamın unsurları ile toplumdaki “bilinçdışı” yaşamın unsurlarını, çelişkisiz ve rasyonel psikofiziksel birlik formuna sokar.

 

Burjuva kültürü rekabet ve sömürüye dayanır, bunun sonucunda da birbiriyle çatışan kısmi sistemler üretir.

 

Kapitalizm gibi kısmi irrasyonel sistemlerden kurtulmak,                                                  yeni bir bütünlük inşa etmek demektir; Bogdanov bu bütünlüğe                         “evrensel organizasyon”, “sınıfsız toplum”, “proleter kültürü” gibi isimler verir.

 

En üst organizasyon derecesi, birleşmiş endüstriyel emeğe, dayanışmaya, yoldaşlığa ve kolektivizasyona dayanan homojen tümlüktür.

 

Dünya İnşası, Sanatı Ortadan Kaldırıyor:                                                              Avangardda İnşa, Üretim ve Organizasyon

 

Bogdanov’un dünya inşasının, prodüktivistlerin “yaşam kurucusu”,              “mühendis-inşacı” figürleriyle arasındaki yakınlık kolaylıkla görülebilir.

 

Sanat, bir rengin ya da formun kullanışlılığına göre bir nesneyi biçimlendirmek ve düzenlemektir, diye yazar Osip Brik.

 

 Aleksey Gan, “Konstrüktivizm” manifestosunda organizasyon                                       ve üretimin önemi konusundaki iddiasını desteklemek için Bogdanov’dan üç sayfa alıntı yapar.

 

Gan maddi üretimin temsilî sanatın yerini aldığını öne sürer.

 

 Konstrüktivizm, Bogdanov’un, “kitlesel üretim süreçleri için,                                 toplumsal üretimin tamamındaki kitlesel faaliyetler için bir organizasyon ve sementasyon” formu çıkarmaya çalışan organizasyon bilimidir.

 

Konstrüktivizmin üç meşhur disiplini konstrüksiyon, faktura ve tektoniğin, organizasyon ilkelerine bire bir tekabül ettiği söylenebilir.

 

Hatta tektoniğin “tektoloji”yi ifade eden bir şifre olduğu öne sürülmüştür.

 

Çeşitli sanat akımları içindeki bir başka Bogdanovcu güzergâh,                          Proletkült mensubu Boris Arvatov’un büyük tasarısıdır.

 

Hem bir araştırma sunumu hem de etkili bir manifesto olan                                         “Sanat ve Üretim” metninde Arvatov, sanat tarihini, Bogdanov’un                             emek tarihi çerçevesinde kendini ortaya koyan bir tarih olarak gösterir.

 

Buna göre sanat daima üretimin bir parçası olmuştur: Zanaatler, freskler ve mimari, modernlik öncesi toplumların gündelik ihtiyaçlarını karşılamıştır.

 

Ancak, kapitalizmin hükmü altında sanat bireyci bir kendi kendini                        organize etme faaliyetine dönüşür.

 

Şövale resmi, burjuva toplumunda sanatın temaşaya dayalı temsil işlevinin örneklerinden yalnızca biridir.

 

Konstrüktivizm ve prodüktivizm yeni var olma formlarının üretilmesine ve komünist dünya inşasına yönelmiş olsalar da, aslında Bogdanov’a göre sanatın çok daha mütevazı bir hedefi vardır.

 

Sanat duyuların terbiye edilmesidir.

 

Duygu ve duyumları imge ve formlar halinde düzenler.

 

Bogdanov’un proleter sanat hakkında yazarken kullandığı nitelemeler “form ile içeriğin birliği”, “ahenk” ve “yaratıcılık”tır.

 

Sanatsal avangardların büyük hedefleri ile Bogdanov’un sisteminde sanatın mütevazı rolü çelişse de, konstrüktivizm ve prodüktivizmin teorisyenleri Bogdanov’un duyular organizasyonunu kendi amaçları doğrultusunda yeniden yorumlamışlardır.

 

Andrey Platonov, Proletkült mensubu olduğu erken dönemlere ait                     “Proleter Şiiri” başlıklı makalesinde, proleter sanatının,                                 “gayri maddi şeylerin” organizasyonuyla işe başlaması gerektiğini yazmıştır: imgelerden ve nesnelerin sembolleri olan kelimelerden başlamalıdır.

 

Bir kelimede üç unsur ayırt eder Platonov: fikir, imge, ses.

 

Şiirin bir kelimenin üçlü özellikleri uyarınca düzenlenmesi,                                            tüm başı boş duygu ve duyumları bir düşüncede toplama sürecidir.

 

Düşüncenin kelime-oluşu, gerçekliğe boş soyutlamalardan daha iyi nüfuz eder çünkü hem duyarlılığı hem de proleter deneyimini bilinçli hale getirir.

 

 İnsanlık, üçlü kelimelerin düşünce olarak organizasyonundan,                           maddenin organizasyonuna ve dünya kurmaya doğru ilerleyecektir.

 

Bu, emek deneyiminin bakış açısıdır, çalışan bir bedenin bakış açısından görülen ve yaşananların eklemlendirilmesidir: beden çalışırken konuşur.

 

Üçlü kelimeler gayri maddi olduğu kadar maddidirler de,                                                zira çalışan proletaryanın deneyiminde cisimleşmişlerdir.

 

Platonov “gerçek yaşayan dilleri kopyalayan kelimelerle değil,                            yaşayan dil parçalarıyla” yazdığını söyler.

 

 Dziga Vertov da, “film kareleri üzerinden sine-şeyler” yazdığını                                    ve “görsel düşünme” yarattığını söyler.

 

Bu görme sanatı, izlenimler kargaşasını yeni bir “sınıf vizyonu”nda                         organize eder.

 

Vertov ile Platonov’un, gerçekliğin natüralist ve fotoğrafik bir taklidini sundukları anlamına gelmez bu.

 

Onlar gerçekliği üretirler, veya daha iyi bir ifadeyle,                                         yeryüzünün çalışan nüfusunun evrensel bakış açısını üretirler.

 

Nesnelerin, ilişkilerin ve insanların organizasyonu olarak maddi kültür, sanat kavramının yerini alır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SANAT EĞİTİMİ Sanatın Tanımı Günümüzü algılayıp anlamak, günümüze kadar geçmişte olup bitenleri ve yapılanları öğrenmek, bilmekle g...